CHRİON (KİRON)

CHRİON (KİRON)

Gökyüzü kahramanlarından biri de Kiron’dur. Onun da derin bir hikayesi ve bir de anahtar şeklinde manidar bir sembolü vardır. Yaralı şifacı kimliği ile tanınan Kiron, mitolojide Satürn olarak bilinen Kronos’un oğludur. Yani baş tanrı olan Zeus’un da üvey kardeşidir.

Yarı at yarı insan olarak doğan Kiron, anne ve babası tarafından kabul görmez. Tanrıların soyundan gelmesine rağmen hak ettiği sevgi ve saygınlığı yaşayamaz. Ne yazık ki fiziksel yara ile dünyaya gelen Kiron, zamanla bu yarayı kalbinin en derininde hisseder ve dışlanmışlık duygusu, sıra dışı tuhaf görünüşlü bedeni ile birlikte, ruhunda da iyileşmeyecek derin bir yara açar.

Kiron’un babası Kronos, yeryüzüne indiği sırada, su perisi Filira’ya aşık olur. Kronos kıskanç karısının lanetinden korktuğu için, yakalanmadan amacına ulaşmak uğruna bir at’a dönüşerek Filira ile birliktelik yaşamaya başlar. Bu birliktelikten Kiron dünyaya gelir. Filira yarı at yarı insan bebeğini görünce ondan utanır ve onu bir mağaraya terk eder. Kiron diğer canlıların desteği ve kalbinde kocaman bir hançer ile yalnız büyür. Zaman ona çok şey öğretir, yetenekleri açığa çıkar. İyi bir savaşçı, iyi bir öğretmen olur. Apollon’dan müzik ve sanat eğitimi alır, aynı zamanda kehanet ve astrolojiyi de öğrenir. Mitolojik bir soy olan at adamların en bilgesidir artık Kiron. Onun bilgeliği ve ahlakı tanrılar tarafından dikkat çekmeye başlar.

Kiron, artık Herkül’ün de öğretmeni ve yakın dostudur. Herkül bir gün sentorlar ile kavgaya girer, hiçbir suçu olmayan Kiron bu kavgadan ağır yara alır. At adam yarı ölümsüz olduğu için yarası ne öldürür ne de iyileşir. Kiron sağlığına kavuşmak uğruna bilgeliğine bilgelik katar. Doğanın sırlarına vakıf olur. Şifalı otlardan karışımlar yapar, bir sürü derde devâ üretir. Şifasını aramaya koyulduğu bu yolda, hekimlik ve cerrahlık alanında ustalaşmıştır artık. Fakat “terzi kendi söküğünü dikemez” misali kendi dışında herkese çare olmuş, yaraları, hastalıkları iyi etmiştir. Fakat kendisi hala dinmeyecek bir acı içindedir. Ne yazık ki iyileşmekten umudunu kesen Kiron tanrılardan artık ölümü diler. Cezalı olan Prometeus ile bir anlaşma yapar. Prometeus’un ateşi insanlığa geri vermesi karşılığında, Kiron ölümsüzlüğünden vazgeçer. (Zeus Kiron’u ödüllendirir ve Yay yıldız kümesinin sembolü haline getirir) Böylece giderken bile kahramanlığına yaraşır bir şekilde insanlığa yarar sağlar. Bilgeliğinin aydınlığı, yerini ateşten gelen aydınlığa bırakmıştır. Burada derin bir mana yatar aslında…

Evet Kiron fiziksel olarak hem görünümü hem de yarası yüzünden acı çekiyordu. O madde de kaybetmiş gibi görünse de, bilgeliği, ahlakı, fedakarlığı maneviyatta büyük bir kahramanlığı yansıtmaktaydı ve aslında Kiron “bana göre” kazanmıştı. Etkileyici bir hikâye değil mi? Ya da mitolojik gerçek mi demeliyim? Her anlatılan efsanede bir gerçeklik ruhu yatar. Burada bize verilmek istenen mesaj aslında çok açık. Beden sadece bir maddedir. Asıl olan ruhumuz ve maneviyatımızdır. Tamamlanmak, tam olmak, iyileşmek, iyi insan olmak, üzerimizdeki kumaştan veya psikolojik yaralardan değil, yaşam döngüsüne olan bakış açımızdan geçer.

Mağduriyet hangi nedenle yaşanmış olursa olsun, gerek yaradılıştan, gerek insanlıktan, gerek yaşam koşullarından vs. bunların hiç biri pes etmek için geçerli bir gerekçe olmamalı. Sımsıkı sarıldığımız bir alan, inandığımız güzel bir gayemiz varsa, istesek de kaybedemeyiz. Bu söylediklerim bir çok kişi için kulağa fazla ütopik gelebilir, fakat maddenin insanlık üzerindeki yadsınamaz etkisi, ne yazık ki, geri dönülemez zayıflıklara ve hasarlara yol açmaktadır.

Haritada anahtar sembolü taşıyan Kiron, incindiğimiz, ötelendiğimiz, yetersiz kusurlu hissettiğimiz, ruhsal veya bedensel yaralarımızdan kaçmak yerine, iyileştirmek adına üstüne gitmemiz gereken alandır. Kiron, natal doğum haritanız üzerinden, yaşamınızın hangi alanında ise, sizi iyileştirecek olan anahtarınız da oradadır…

Pelin Beyazkaya