Okuyacağınız makale Bay Benjamin Dykes'in izni alınarak Türkçe'ye çevrilmiştir.
Çeviri: Elif Çakır
Bugünlerde “mutluluk”tan temel olarak iki şekilde bahsediyoruz: bir duygu olarak (“mutlu” bir ruh haline sahip olmak) ve bir kişinin hayatının ne kadar iyi ya da kötü geçtiğine dair genel bir ifade olarak (o, “avukat olmaktan mutlu”). Kadim düşünce bunlardan ikincisine vurgu yapmıştır. Kadim konsensüse göre mutluluk özneldi, sahip olunan farklı doğal ihtiyaçlara dayanmaktaydı: potansiyelleri gerçekleştirmek ve bir çeşit mükemmeliyet elde etmekle ilgiliydi ve zihinsel huzur gerektiriyordu.
Kadim insanlar mutluluğun, farklı varlıkların farklı ihtiyaçları olması nedeniyle öznel olarak tanımlanabilir ve yargılanabilir olduğuna inanmaktaydılar. Bir kişinin ihtiyaçları ve potansiyelleri gerçekleştiğinde, kişi iyi yaşayacak, başarılı ve “mutlu” olacaktı; bunlar olmadığı takdirde de tam tersi gerçekleşecekti. Bu, belirli bir varlık açısından belirli bir yaşam biçiminin doğal olduğu anlamına da gelmektedir: Topraktan besin ve güneşten ışık almak bir bitkinin doğal yaşam biçimidir. Eğer bir bitki bunu yapıyorsa ve bunu iyi yapmaya devam ediyorsa, o zaman bitki, bir bitki olarak görevini yerine getirmektedir ve “mutludur”. Eğer bir şekilde bitkinin bu işlevleri yerine getirmesi engellenirse, bitkinin hayatı doğal olmaz ve bitki “mutsuz”dur. Aynısı insanlar açısından da geçerlidir: insanlar olarak bizim belirli ihtiyaçlarımız vardır; bunların karşılanması, kendi açımızdan doğal olan bir hayatı yaşamamıza imkan tanır ve mutlu oluruz. Mutsuz insanlar, hayatta uygun rollerini, işlevlerini ve becerilerini gerçekleştirmekten bir şekilde alıkonulmuşlardır.
Filozoflar arasında, tam olarak ne tür potansiyellerin gerçekleştirilmesi gerektiğine dair görüş ayrılıkları vardı. Bazıları (özellikle de Aristo) mutlu bir hayatın bileşenlerinin (hepsi bunlarla sınırlı olmasa da) en önemlilerinin para, statü ve benzeri menfaatler olduğunu düşünmekteydi: evsiz ve sıradan insanların mutlu olma ihtimali ne kadar düşükse, başarılı ve zengin insanların mutlu olma ihtimali de o kadar yüksekti. Stoacılar gibi diğerleri ise, bir kişinin “ister tahtta ister zincire vurulmuş olsun” mutlu olabileceğini söylüyorlardı – para ve statü gibi şeyler hakkında seçimler yapmak zorundayız, fakat fakirlik ve zenginlik kendi başına bilge kişinin mutluluğu üzerinde hiçbir etkiye sahip değildir.
Bu mutluluk nosyonu kişisel, öznel hisleri dışlamaz. Eskiler, mutlu olmanın (bu nesnel anlamda) çok keyif verici olduğunu vurgulamışlardır – başarılı olmak insana kendini iyi hissettirir. Fakat mutluluk kişisel hislerle özdeş değildir. Örneğin, yoksul insanlara hizmet veren bir avukat olduğunuzu varsayalım: bu sizin mesleğiniz ve bunu başarıyla icra ediyorsunuz. Fakat bazı günler, muhtemelen dünyanın adaletsizliklerine kızacak ve eve kötü bir ruh hali içerisinde gideceksiniz. Yine de bazı özel hususlara kızsanız dahi, iyi yaşadığınızı iddia edebilirsiniz – istediğiniz işi yapıyorsunuz, bu heyecan verici ve başka bir şey yaptığınızı hayal bile edemiyorsunuz. Nesnel olarak mutlusunuz ve o an için olumsuz bir duyguya kapılsanız da, öznel olarak bundan keyif alıyorsunuz. Öyleyse, keyif almak mutlu olmakla aynı şey değildir.
Bu nedenle, mutluluğun gereklilikleri, doğru değerlere ve zihinsel duruma sahip olmakla birebir örtüşür. Bir kişinin dünyaya, değerlere, duygulara, insanlara ve bunların ele alınışına dair kendine has bilgisi, basitçe doğru şeyi yapmak ya da doğru geleneksel iyiliklere sahip olmak için yeterli değildir: mutlu olmak için bunlara karşı da doğru tavır içerisinde olmalıyız. İkinci bir tatlı yiyemediği için çok üzülen bir kişi, azıcık üzülen ya da hiç üzülmeyen biri kadar mutlu olamaz. Stoacılar açısından, kızgınlık gibi olumsuz duygular, değerlerinizin karıştığına ve yozlaştığına dair patolojik işaretlerdir – önemsiz bir olay yüzünden yıkılan bir kişiyi düşünün.
Zihinsel huzur, danışmanlıkla doğrudan bağlantılıdır; çünkü hayatla nasıl başa çıkılacağına dair tavsiye verilmesini gerektirir. Üniversitelerde öğrettiğim felsefeye giriş derslerinde, Aristo, Stoacılar ve diğerlerinden teknikleri ve tavsiyeleri kullanıyorum ve öğrencilerin, dışsal koşullarını her zaman iyileştiremeseler de, hayatlarını nasıl iyileştireceklerini öğrenmelerine yardım ediyorum.
Bu durumda, daha geniş anlamda konuşacak olursak, bunlar kadim psikolojinin (o dönemde sürmekte olan algı ve dil tartışmaları haricinde) kapsamı dahilinde ele alınan konulardır. Kadim dönemden bir terapist şunu sorabilirdi: Müşterinin sosyal statüsü ne? Arkadaşları var mı, varsa nasıl arkadaşlar? Müşterinin duyguları ve istekleri ile rasyonel yetenekleri arasında ne tür bir denge var? Harita sahibinin para ve sağlık gibi geleneksel vasıfları var mı? Müşteri hangi değerlere sahip; inançları duygusal tepkileri ne şekilde tetikliyor ve yaşamla başa çıkma becerisini nasıl etkiliyor?
Geleneksel Mutluluk ve Doğum Haritası
Eskiler açısından mutluluk, belirli geleneksel vasıflar ve davranışların yanı sıra, dünya, doğru değerler ve zihinsel huzur hakkında belirli türlerde bilgiler, kendimizle ve genele nasıl dahil olduğumuzla ilgili bilgi dağarcığı gerektirir. Bir müşterinin, bir astrologun tavsiyesi aracılığıyla daha iyi yaşamak için, kim ve de ne olduğunu – doğum figürü aracılığıyla edinilen bilgi – bilmesi gerektiği fikrinin temeli aşağı yukarı budur. Öngörü başka bir bileşen ihtiyacı doğurur: müşteri kendisini nasıl anlamalı ki, öngörüler gerçekleştiğinde hem iyiyi hem de kötüyü kabullenebilsin?
Tıpkı kadimlerin hayatta çok sayıda rol ve pozisyona sahip olduğumuzu vurgulamaları gibi, ortaçağ astrolojisi de doğum haritasının mutluluk analizinin çeşitli seviyeleri olduğunu gösterir. Burada, daha yeni birine geçmeden önce, belli başlı geleneksel seviyeleri sıralayacağım.
Öncelikle, biz insanoğlu olarak, mümkün olan en genel anlamda gelişebiliriz: maksimum rahatlık ve fırsat, minimum güçlük ve engel. Bana öyle geliyor ki, zarar görmemiş ve doğrudan, güçlü iyicil planetler ve ışıklara, zayıf kötücüllere, vb. sahip olmak bu fikrin genel bir göstergesidir. Güçlü ve anahtar evlerin içerisinde/yönetici konumunda (açılar gibi) olanlar iyicil planetler ve ışıklar değil de kötücüllerse, bu durumda yaşamın merkezi alanları mücadele ve güçlüklerle dolu olacaktır.
Rollerimizden birisi de rasyonel varlıklar olmaktır. Kadim gelenekte bu genellikle (Stoacılar hariç), duygularla uyum içerisinde güçlü rasyonel yeteneklere (dürüstlük, zekilik ve sağlam yargı olarak tezahür etmektedirler) sahip olmak anlamına gelmiştir. Kadim astrolojide ve Ortaçağ astrolojisinde, bu betimlemeyi Merkür’den (rasyonel) ve Ay’dan (duygusal, irrasyonel) alma eğilimi hakimdir. Bunlar iyi durumda ve iyi açıda iseler harita sahibi neşeli, akıllı, sakin ve dürüsttür. Ne kadar çok etki altında kalır, kötü açı yapar ya da hiç açı yapmazlarsa, harita sahibi de zihinsel ve duygusal açıdan o kadar istikrarsız olur. Mantık ve duygular birbirleriyle mücadele edebilirler ya da biri diğerine baskın gelebilir. Burada konunun otoriteleri prosedürleri açısından biraz farklılık göstermişlerdir. Ptolemy, Merkür ve Ay’ı kullanır; Ebu’Ali Merkür’ü kullanır; Schoener Merkür ve Ay’ı ve onların yöneticilerini (dispozitör) kullanır; Lilly Ay’dan çok Merkür’e vurgu yapar. Fakat bu betimlemenin gerçekten kişisel bir gösterge olmadığını dikkate alın: bu, harita sahibinin karakter zenginliğini ve niteliğini değil, zihinsel dengesini ve uyumunu göstermek içindir. Her ne kadar yukarıda sıralanan otoriteler bu ikiliyi ayrılmaz bir ikili olarak görseler de, bu rol genellikle özel bir planetsel göstergeye (bakınız aşağıda) tahsis ediliyordu.
Romalı Stoacılar, bizlerin belirli bir toplumsal sıralama ve sorumluluklar (“ofisler”imiz) kümesi olan insanlar olarak da yaşadığımızı söylemişlerdi. Örneğin, şahsi vatandaşların sıralamaları ve sorumlulukları seçilmiş yetkililerden, ya da bir hayırseverinki küçük bir işyeri sahibininkinden farklıdır.
Bana öyle geliyor ki, geleneksel şöhret ya da saygınlık tayini, harita sahibinin sosyal sınıfını ve toplumdaki nüfuzunu, bu kişiyle birlikte anılan bazı hareket türleriyle birlikte ölçerek, bunu göstermeye çalışıyor. Daha sonraları Ptolemy’de (“Of the Fortune of Dignity” Tet. IV.3) görülen bu betimleme, aslında şöhretin, 10. evin ve ışıkların, iyicil planetlerin ve kötücül planetlerin durumları ve ilişkileri aracılığıyla hayatın önündeki engellere dair genel bir bakışın başlıca göstergesi olarak Güneş’i kullanmaktadır. Bu aynı zamanda birey veya aile köleliğinin (şartlara esaret) burçlarının incelendiği alandı. Aşırı zayıf iyiciller ve ışık saçan cisimler, güçlü kötücüllerle bir araya geldiğinde bu, mücadele, güçlük ve meçhullüğe işaret eder.
Aynı Romalı Stoacılar, bizim kendimize özgü yetenek ve becerilere sahip insanlar olarak rollerimiz olduğunu da eklemişlerdir. Bu, bir kişinin yaşarken neler yaptığını sıralayabilen, ama aynı zamanda neyi iyi yaptığını da gösterebilen bir gezegen olan, Meslek Göstergesinin tayininde de yansıtılmıştır. Örneğin, tanıdığım bir harita sahibinin meslek göstergesi Venüs. Günlük işi olarak bir bilgisayar şirketinde çalışıyor, ancak bir dans grubunun parçası olarak sürdürdüğü Ortadoğu ve Hint dansına yönelik ateşli bir tutkusu var. Michael Jackson’ın doğum figüründe, Venüs meslek göstergesi, ancak onun çizelgesinde şöhret ve eğlence burçları onun bunu yapmasını daha olası kılıyor, –ki bu durumda olduğu gibi- aslında yaşamak için şarkı söyleyip dans ediyor. Bu betimleme, açılardan birinde Merkür, Venüs ve Mars’ı güçlü görme eğilimi gösteriyor ve bunlardan hangisi galip gelirse doğası ve görünümüyle özel becerinin ne olduğunu o gösteriyor. Örnek olarak bakınız Ptolemy’nin “The Quality of Action” (Hareketin Niteliği) eseri Tet IV.4, ya da Lilly’nin Hıristiyan Astrolojisi’nde doğum haritaları üzerine olan kitabındaki mesleki betimleme.
Plato Phaedrus diyalogunda, her bireyin ruhunun dünyaya gelmeden önce, göklerde ilahi varlıkların planetlerden kaynaklanan bir süreci olarak tasvir ettiği şekilde, tanrılardan birinin hizmetinde ya da emrinde olduğunu öne sürmüştür. Bu mite göre, belirli bir tanrıyla ilişkili olmak hayatta belirli ihtiyaçlar ve tutumlar olarak tezahür eder, fakat dünyevi cehaletimiz ve karanlığımız içerisinde genellikle bu tutumların kaynağından bihaber oluruz. Bu fikir, doğum figüründe ruhu ya da meleği, doğum haritası sahibinin “İlahi Olan” ile arasındaki özel bağlantı işlevi gören, güçlü bir planet olan Almutem Figuris’in hesaplanması ve betimlenmesinde yansıtılmıştır. Almutem Figuris tinsel bir astrolojik betimlemedir, Lilly’nin “Haritanın Lordu”na benzer, fakat onun tıpatıp aynısı da değildir. Fakat tıpkı Lilly’nin (ve Plato) yaptığı gibi, Almutem Figuris’in harita sahibinin düşüncelerini, inançlarını ve karakterini etkilediği varsayılmıştır. Tinsel aydınlanma bu özel planetin farkına varmamızı ve bunu “İlahi Olan” a ulaşmak için kullanmamızı gerektirebilir. Bu, kayda değer biçimde çoğu modern astrologun Güneş burcuna atfettiği bir işlevdir.
Kadim tıp buna daha ileri bir fikir katmıştır. Plato’nun ölümünden sonraki yüzyıllar boyunca, onun ölümsüz, maddi dünyadan ayrı, maddesel olmayan ruh nosyonu bir azınlık görüşü olarak kaldı. Çoğu filozof ve doktor büyük ölçüde materyalistti ve bir kişinin kimyasal/vücutsal bileşiminin o kişiyi belirli hastalıklara, kişilik özelliklerine, hislere ve dış görünüş niteliklerine meyilli kıldığına inanmaktaydı. Bu, aşağı yukarı günümüz tıbbına da hakim olan görüştür: sağlıklıysanız, dış görünüşünüz, enerjiniz ve kişiliğiniz tamamen iyileşecektir. Ortaçağ astrolojisinde bunu iki alanda görürüz.
Birincisi, mizaç. Ortaçağ astrologu açısından, ilk ev “persona” ya da sosyal dünyaya gösterdiğimiz bir yüz değildir – bu daha ziyade 10. evdir (itibar, nasıl davrandığınıza göre ne olduğunuzu gösteren hareketler). Yükselen ve birinci ev, vücudu ve vücutsal sağlığı gösterir – ve kapsamı biraz genişletilecek olursa, belirli kişilik eğilimleri ve becerileri. Doğum haritası sahibinin mizacı betimlenirken, yükselen burcun birincil özellikleri, onun yöneticisi ya da Almuten’i, ASC’ deki ve onunla açı yapan planetler kullanılır. Astrolog, bu niteliklerin sıcak, ıslak, soğuk ya da kuru olup olmamalarını ekleyerek harita sahibinin mizacının nerede ağır bastığını belirler: eğer soğuk ve kuru ise harita sahibi melankoliktir; bu, kişiye daha zayıf bir enerji ve daha ciddi, hatta kasvetli bir dış görünüm katar.
İkincisi, astrologlar belirli fiziksel ve karaktersel özelliklere yol açan belli bir planetsel gösterge aramışlardır: bu Satürn ise, harita sahibinin vücudu ve kişiliği Satürn’ün özellikleriyle donanacaktır. Yukarıda belirtilen Merkür-Ay farklılıklarında olduğu gibi, otoriteler bu göstergenin nasıl bulunacağına dair fikir ayrılıklarına sahiptirler: Ptolemy ve Schoener Merkür ve Ay’ın yöneticilerini (diğer etmenlerle birlikte), Ebu ‘Ali Yükselenin yöneticisini kullanır; Lilly “tutumları” simgeleyen planeti bulmak için bir sıralama sistemine sahiptir. Fakat Ebu ‘Ali, her iki ışık saçan gök cisminin de gösterge olmasına izin verirken, Ptolemy, Schoener ve Lilly böyle yapmamaktadır. Modern astroloji bu planetsel göstergeyi de güneş burcu ile değiştirmiş, hem Almutem Figuris’in tinsel işlevini hem de dünyevi kişiliği aynı Zodyak burcuna atfetmiştir.
Antikite’de ideal mutlu insanı tasvir edecek olsaydık, önünde pek az engel olan, iyi bir duygusal yaşamla birlikte, dengeli ve zeki bir zihne sahip, uygun toplumsal işlevlerini ve sorumluluklarını yerine getiren, özel yeteneklerini başarıyla sergileyen ve sağlığı iyi olan birini arardık. Buna belirli bir mezhep aracılığıyla “İlahi Olan” la özel bir bağlantı kurulmasını da ekleyin. Astrolojik teknikleri bu aşamalarla eşleştirerek, (a) harita sahibinin kişiliğine ve hayatına dair karmaşık ve ayrıntılı bir betimleme elde ederiz; bu, (b) disiplinli bir prosedür ve biraz da tahmin sonucunda gerçekleşir ve (c) astrologu, engel çıkaran ve mutluluğa mani olabilecek alanlarda tavsiyeler sunmaya hazırlar. Tıpkı gerçek hayatta da olduğu gibi, Ortaçağ teknikleriyle betimlenmiş bir doğum figürü, belirli bir kişinin nasıl çok sayıda farklı ihtiyaca ve özelliğe sahip olabileceğini gösterir: silik ve düşük gelirli (düşük itibar/statü), yüksek ve dinamik bir enerji seviyesine sahip (choleric mizaç), laboratuar bilimlerinde yetenekli (meslek olarak Mars), fakat mantık ve duygular arasında dengesizliğe (etkilenmiş Merkür-Ay), hayata dair belirsiz bir suçluluk ve utanç hissine (Almutem Figuris olarak Satürn) ve açıklamalar arayan zeki, akıllı bir zihne (planetsel gösterge olarak Merkür) sahip olabilirsiniz. Toplumsal duruştan ayrı olarak, bunlar harita sahibinin zihninin ve psikolojisinin özellikleridir ve hepsi de harita sahibinin nesnel olarak mutlu olup olmaması, işlerinin rast gidip gitmemesi üzerinde rol oynar. Açıkçası, Ortaçağ astrolojisi konu mutluluk ya da psikoloji olduğunda kaba ya da incelikten yoksun değildi!
Kişisel Mutluluk ve “Birincil Motivasyon”
Mutluluk meselelerini ele alan daha yeni, fakat Ortaçağ prensiplerine dayalı bir teknik “birincil motivasyon” olarak adlandırılmaktadır. Zoltan Mason tarafından öğretilmiştir ve şu anda da, bunu Ortaçağ astroloji derslerine aktaran Robert Zoller tarafından öğretilmektedir. Bu, harita sahibinin benim “kişisel mutluluk” dediğim şeyin arayışı hakkında bazı yerinde ifadeler sarf etmek için iyi bir yoldur ve yükselen burcu ve Yükselen derecesini (ASC) kullandığı için betimlemenin (harita tasviri) bazı geleneksel alanlarıyla kesişir.
“Birincil motivasyon” tanımı şüphesiz Aristo’nun, evrendeki tüm değişimlerin ve hareketin ilk ve yegane sorumlusu göksel “birincil hareket eden” (örneğin Tanrı) nosyonundan gelmektedir. Bu nedenle, harita sahibinin birincil motivasyonu onu dünya üzerinde hareket ettiren belirli birincil ve nihai ihtiyaçlar ya da menfaatlerdir. Geleneksel mutluluk anlayışına göre, herkes paraya, arkadaşlara, dengeli bir zihne ve buna benzer şeylere ihtiyaç duyar. Fakat bireyler aynı zamanda az ya da çok kendilerine özgü ihtiyaçlara ya da menfaatlere de sahiptirler: bu özellikler, bireysel kişiliklerimizi şekillendirmemize ve kim ve ne olduğumuzu söylememize yardımcı olurlar.
Kısacası, birincil motivasyon yükselen burç tarafından gösterilir. Yükselen burç yöneticisinin (ve/veya yöneticilerden en güçlüsünün) ev yerleşimi, harita sahibinin hayatta (birincil motivasyonunu) gerçekleştirmek isteyeceği alandır. 1. evdeki ve Yükselenle (ASC) açı yapan planetler daha da fazla bilgi sağlar. Planetlerin ve açıların doğası ve durumu ve yöneticilerin gücü ve yerleşimi, harita sahibinin bu birincil motivasyonu elde edip edemeyeceğini ve bunun nasıl gerçekleşeceğini açığa çıkarır.
Örneğin bir harita sahibinin yükseleni Akrep olsun. Harita sahibini hayatta birincil olarak hareket ettiren Akrepsel bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç karşılanırsa, harita sahibi kişisel olarak mutlu olacaktır. Öyleyse bu motivasyon nedir? Akrep su niteliğine sahip, dişi bir burçtur: harita sahibi duygusal (su niteliğinde) güvenliğe (dişi) ihtiyaç duyar (dişi). Akrep’in tüm diğer çağrışımlarını da ekleyelim: harita sahibi bir çeşit bilgi ve enerji edinimi aracılığıyla duygusal emniyete ihtiyaç duyar (sabit burç, vb.) Bu, harita sahibinin ancak kendini güvende ve emniyetli, korunmuş ve benzeri şekilde hissettiğinde mutlu olabileceği anlamına gelir – eğer kendini güvende ve emniyette hissetmezse, endişeli ve mutsuz olacaktır.
Lütfen gözden kaçırmayınız: herkes bir dereceye kadar “kendini güvende hissetme” ihtiyacı duysa da, herkes buna diğerlerine baskın gelen bir ihtiyaç olarak sahip olmayacaktır. Harita sahibinin yükseleni İkizler ise, bu kişi diğerleriyle etkileşime girme arayışına motive olmuştur; özgür ve etkin olmaya ve İkizlerin gösterdiği diğer tüm temel şeylere ihtiyaç duyar. Mutsuzluk etrafın sarılması, izole edilmek, kısıtlanmaktan kaynaklanır ve açığa çıkar.
Bunun da ötesinde, insanlar birincil motivasyonlarını Yükselenin ev yöneticisinin (ya da en güçlü yöneticisinin) belirleyici olduğu çeşitli araçlar vasıtasıyla elde edebilirler. Ortaçağ astrolojisinde ev yöneticisi bir evin ilişkilerini gerçekleştirmekten sorumlu birincil yöneticidir ve bir evin ilişkileri, yöneticinin içerisinde bulunduğu eve yönelmeye meyledecektir. Yükseleni Akrep olan aynı harita sahibinin ev yöneticisi (Mars) 10. evde olsun. Bu, harita sahibinin duygusal güvenlik ihtiyacını ve benzerini (Yükselen) itibar, kazanım, eylem (10.) aracılığıyla ve diğerlerini şaşırtan, sürprizler ve cüretkar şeyler yapan Marssal eylem vasıtasıyla yapar. Başka bir ifadeyle, harita sahibi aktif olduğunda, itibarının ve kazanımlarının peşinden gittiğinde, her şey yolundaymış gibi hisseder; duygusal açıdan güvendedir, mutludur. Tanınmayan bir kişi olduğunda, bir şey elde etmediğinde ya da harekete geçmediğinde, açıkta kalmış, güvensiz, endişeli hissedecek ve mutsuz olacaktır. Ebu ‘Ali Mars’ın 9. evde olmasının atları, savaşları ve savaşı seven birini gösterdiğini söylemektedir; böylelikle Mars 9. evde olduğunda, kişi güvenlik hissini orduya katılarak ya da dünyevi seyahat ve zafer arayışına girerek karşılayabilir. Böylelikle yöneticinin doğası ve yerleşimi, harita sahibinin kişisel mutluluğunu neyin sağlayacağını söylemektedir ve harita sahibinin mutluluğa yönelik ilgisi, onu bu şeyleri gerçekleştirmeye yöneltecektir.
Bu betimleme bize 144 farklı birincil motivasyon çeşidi verir (12 motivasyon burcu ve 12 gerçekleştirme evi). Fakat unutmayınız ki bir yönetici zayıf ya da etki altında ise, görevini yerine getirmekte sorun yaşayacaktır. Aynı doğum haritası sahibinin Mars’ı 7. evde, Boğa’da, 10. evdeki Satürn’le kare açıda olsun. Harita sahibi mutluluğu ilişkiler aracılığıyla arayacaktır. Ne tür ilişkiler? Muhtemelen evlilik; fakat daha genel anlamda konuşacak olursak, Marssal ilişkiler. Artık Mars 7. evde olduğu için güçlüdür. Muhteşem bir durumda olsaydı heyecan verici, dinamik, karşı karşıya gelinen, fakat yine de, herhangi bir kızgınlık ya da istikrarsızlığa rağmen ona her şeyin yolunda olduğu hissini verecek ilişkiler arardı. Fakat zarar gördüğü ve güçlü bir Satürn’le yapılan kareden etkilendiği için, Mars kötü biçimde ve şiddetle faaliyet gösterecektir. Kişi istikrarsızdır. Kişinin ne tür ilişkilere sahip olacağını görmek için 7. eve baksaydık şöyle derdik: “Harita sahibi düşmanlar edinecek; evlenirse bu evlilik muhtemelen kötü olacak”.
Bunun harita sahibinin mutluluğu açısından anlamı, onun muhtemelen sürekli hem romantik ilişkilere hem de düşmanca durumlara girmeyi deneyeceğidir; çünkü güvenlik ihtiyacı onu 7. evdeki Mars aracılığıyla kişiler arası ilişkilere yönlendirmektedir. Fakat başarılı olamayacaktır. Bu kişi Ortaçağ astrologuna gitse bana öyle geliyor ki şöyle derdi: “Mutsuzum ve perişan haldeyim. İlişkilerim başarısız oluyor, sürekli insanlara kızıyorum.”
Ortaçağ yöntemlerinin güçlü taraflarından birisi, çeşitli yöneticilik seviyelerinin çeşitli gerçekleştirme yolları sunmasıdır: burcun diğer yöneticileri harita sahibinin ne yönde çaba sarf etmesi gerektiğini gösterebilirler. Harita sahibinin ev yöneticisinin (7.) evine meyledeceği doğrudur. Fakat eğer bu yol etki altındaysa, astrolog alternatifler önerebilir. Akrep’in yücelmiş yöneticisi yoktur, üç tane üçlü yöneticisine (Dorotheus’un sistemi kullanıldığında), bir terim yöneticisine ve bir dekan yöneticisine sahiptir; bunların arasında etkisi en fazla olan üçlü yöneticileridir. Eğer Venüs (Akrep’in bir üçlü yöneticisi) 5. evde Balık’ta yücelmişse, o zaman görece güçlü (5. ev bir ikincil evdir) ve asalet kazanmıştır (Balık’ta yücelmiştir). Yükselenin bir yöneticisi olarak görevini yerine getirebilir. Astrolog harita sahibine iyi vakit geçirmenin Balıksal ve Venüssel biçimlerini geliştirmesini önerebilir. Eğer 4. evde olsaydı, evin iyileştirilmesi peşinden gidilecek bir şey olabilirdi. Harita sahibi kişisel olarak mutlu olmak için, para, dengeli bir zihin ya da mutluluğun başka geleneksel biçimlerine sahip olsa da olmasa da, hayatta duygusal açıdan güvende olmalıdır. Bu nedenle birincil motivasyon ya da kişisel mutluluk tekniği, mutluluk ihtiyaçlarını hızla ve kolaylıkla kişiselleştirme ve bireyselleştirmedir.
Ortaçağ astrolojisi bazen mutluluk ve psikolojiye kayıtsız kalmakla itham edilir. Bu teknik donanım ortaçağ astrolojisinde mutluluk ve psikolojinin sadece önemli olmakla kalmadığını, ortaçağ astrolojinin (a) bunlara yönelik çok yönlü bir analize sahip olduğunu, (b) müşterinin bireyselliğinden bahsettiğini ve (c) çoklu yöneticiler biçiminde tavsiye verme işlevi barındırdığını göstermektedir. Ortaçağ astrologları, müşterinin nesnel olarak başarılı olmasına ve böylelikle de mutlu olmasına yardım edebilecek alternatif, üretken eylem ve deneyim yönleri önerebilmektedir. Bu, ancak kısaca bahsedebildiğim tinsel meseleleri de kapsar. Mutluluk açısından Ortaçağ/Geleneksel astroloji ile modern astroloji arasındaki gerçek fark, Ortaçağ astrolojisinin bu harita okuma tekniklerini öngörüye ve bir çeşit kadere vurgu yapılmasıyla birleştirmesidir. Böylesi vurgular, danışmanlıkta farklı yaklaşımlar gerektirir. Antik Helenistik felsefeler, ileride başka bir makalede incelenecek, bu meseleler hakkında iyi yapılandırılmış ve ilginç görüşlere sahiptir.
Benjamin Dykes, PhD, A.M.A.