Şizofreni Doğum Haritası Üzerinden Tespit Edilebilir mi?

ŞİZOFRENİ DOĞUM HARİTASI ÜZERİNDEN TESPİT EDİLEBİLİR Mİ?

Şizofreni; dünya üzerindeki pek çok kişi tarafından bilinmesine rağmen, hala oldukça gizemli olan zihinsel rahatsızlıklardan biridir. İlk olarak, 1852 yılında Belçikalı bir psikiyatr olan Benedict Morel tarafından tanımlanmış ve “erken bunama” olarak isimlendirilmiştir. “Bölünmüş akıl” anlamına gelen şizofreninin isim babası ise, İsveçli ünlü psikiyatr Eugen Bleuler’dir (1911). “Bölünmüş akıl” ifadesi ile anlatılmak istenen, kişinin aynı anda iki farklı gerçekliğe inanmasıdır. Birinci gerçeklik, sıradan bir insanın algıladığı gerçeklik ile örtüşürken; ikinci gerçeklik, sıradan bir insanın anlayamayacağı belli bir sisteme dayanan gerçekliktir. Katatonik, paranoid, dezorganize v.b. gibi çeşitli türleri olan bu rahatsızlığın: normal dışı düşünce yapısı (delüzyon vb.), mantıkdışı düşünceler, algı bozukluğu (halüsinasyon vb.), benlik algısı bozulması (cinsiyet karmaşası vb.), duygulanım bozukluğu, sosyal fonksiyonlarda bozulma (izolasyon, agresyon vb.) ve benzeri belirtileri bulunmaktadır (Gibson, 1999). Şizofrenin doğasına ilişkin olarak ise; araştırmacılar çeşitli yaklaşımlar öne sürmüştür. Ancak genel olarak, organik (genetik yatkınlık vb.) ve psiko-sosyal (travmatik deneyimler) nedenler üzerinde durulmaktadır. Peki, doğum haritası üzerinden şizofreninin nedenlerini anlamak mümkün müdür? Bu soruya ilişkin olarak, astrolojiye olan yakın ilgisi ile bilinen ünlü psikiyatr Carl Jung’un kuramlarından yola çıkan Charles Carter, Ciro Discepolo ve Mitchell Gibson gibi bazı araştırmacı-astrologlar çeşitli çalışmalar yapmıştır.

Carl Jung; şizofrenler ile histerikleri kıyasladığı çalışmasında, şizofrenlerin histeriklere nazaran daha içe dönük yapıda olduğunu belirtmiştir. Bunun yanı sıra, şizofrenlerin güçlü bir bilinçdışı ve zayıf bir ego ile bu dünyaya geldiklerini öne sürmüştür. Bu varsayım doğrultusunda bir çıkarımda bulunulacak olursa, şizofrenlerin doğum haritalarında ego ile ilintili olan Güneş’in zayıf veya zararlı durumda, bilinçdışı (12. ev vb.) ve içedönüklük (su evleri olan adlandırılan 4,8 ve 12. evler vb.) ile ilintili olan göstergelerin ise güçlü bir durumda olduğunu söylenebilir. Güneş Terazi burcunda düşmekte ve Kova burcunda ise zarar görmektedir. Ayrıca Mars, Satürn ve kişi ötesi olan planetler (Uranüs, Neptün, Plüton) ile arasındaki olumsuz açılar da Güneş’e zarar vermektedir.  Özellikle Dr. Glenn Perry’nin şizofreni ile ilintili olarak ele aldığı Neptün ile Güneş arasındaki zorlayıcı açılar egonun gücünü azaltabilir. Tüm bunların yanı sıra, Güneş’in kötücül evlerdeki (6, 8 ve 12. ev) yerleşimi de egoyu güçsüz kılmaktadır. Bu noktada; hem içedönüklük ile hem de bilinçdışı ile ilintili olan 12. evdeki Güneş yerleşiminin şizofreni ile doğrudan ilintili olma ihtimali yüksektir. Zira 12. ev modern astrolojide Balık burcu ile ilintilidir ve Dr. Glenn Perry’nin belirttiği gibi bu burcun gölgesinde gerçeklerden kaçış, bağımlılıklar, gerçeklik algısının bozulması, delüzyon, izolasyon ve uç noktada şizofreni vardır. 12. evin hemen arkasından su evlerinden biri olduğu için içedönüklük ile alakalı olan ve kötücül evlerden biri olan 8. evdeki Güneş yerleşimi risk taşımaktadır, zira bu ev modern astrolojide Akrep burcunun evidir ve de bu burcun gölgesinde şüphe ve uç noktada paranoid şizofreni ile ilintili olan paranoya vardır.

Charles Carter, “Psikolojik Astroloji Ansiklopedisi”nde, şizofreni ve diğer zihinsel rahatsızlıkların bir haritadaki çok sayıda olumsuz açı ile ilintili olduğunu belirtmiştir. Özellikle Mars ve Uranüs ile ışıklar (Güneş ve Ay) ve bilişsel süreçleri sembolize eden Merkür arasındaki olumsuz açıların psikolojik sorunlara sebep olduğunu öne sürmüştür. Ev yerleşimi bağlamında, özellikle Güneş’in 12. evdeki yerleşiminin; burç yerleşimi bağlamında ise, özellikle Balık burcunun 22. derecesinin problematik olduğunu belirtmiştir.

Ciro Discepolo 1975 yılında şizofreni sorunu olan hastalar üzerinde yaptığı araştırmada; haritada Güneş ve Ay’ın zarar görmüş olmasının, güçlü bir bilinçdışına ve zayıf bir egoya yönelik, ebeveynlerle problematik ilişkilere yönelik ve de bireyin dış çevreye reaksiyon gösterme konusunda yetersiz olduğuna yönelik bulgular bulunmasının, şizofreniye sebep olacağını öne sürmüştür.  Bu varsayım doğrultusunda bir çıkarımda bulunulacak olursa, şizofrenlerin doğum haritalarında ego ve duygu yönetimi ve de baba ve anne ile ilintili olan Güneş ve Ay’ın ev, burç yerleşimi ve kötücüllerle açılar bağlamında zarar görmesi, bunun yanı sıra anne ve baba ile ilintili olan 4. ve 10. evde Mars, Satürn, Uranüs, Neptün veya Plüton’un yerleşmiş olması şizofreniye sebep olabilir. Bunun yanı sıra, kişinin öfke yönetimi ve çevreye reaksiyon vermesi ile ilintili olan Mars’ın haritada ev, burç yerleşimi veya aldığı açılar yoluyla zayıf düşmüş olması da psikolojik sorunlar yaratabilir. Örneğin, Terazi, Yengeç, Boğa, Balık vb. burçlardan birinde ve 12. evde yerleşmiş bir Mars; bastırılan öfkeye, inisiyatif alamamaya, etkin olmayan bir öfke yönetimine ve pasif agresif bir tarza işaret edebilir.

Psikiyatri uzmanı Mitchell Gibson ise, 1999 yılında 400 hasta üzerinde yaptığı istatistikî çalışmada, bir doğum haritasındaki Neptün- Mars, Neptün-Ay, Satürn-Ay, Mars-Ay, Mars-Güneş, Plüton-Merkür, Plüton-Mars, Plüton-Güneş arasındaki irtibatların ve de Güneş’in veya Plüton’un Hidek(planetin deklinasyonunun 21 ile 23,5 derece arasında yer alması) olmasının şizofreniye sebep olabileceğini öne sürmüştür. Bu bulgularda, kişinin izole olması ve gerçeklik algısının bozulması ile ilintili olan Neptün’ün ve de aşırı şüpheci olması ile ilintili olan Plüton’un, kişisel göstergeler (Güneş, Ay, Merkür, Mars) ile açılarının ön plana çıkmış olması dikkat çekicidir, zira astrolojinin teorisi ile bulgular paralellik göstermektedir. Astro-psikoloji literatürüne göre, kişi ötesi planetler (Uranüs, Neptün, Plüton) ile kişisel planetler arasındaki zorlayıcı açılar, psikolojik sorunlara sebep olmaktadır. Bunların yanı sıra, klasik astrolojide “kötücüller” olarak tanımlanmış olan Mars ve Satürn’ün ışıklar ile olan irtibatının da bulgular arasında olması da dikkat çekicidir. Zira Mars ve Satürn’ün açıları ışıklara zarar vermekte ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Tüm bu araştırmalar genel olarak değerlendirildiğinde, bazı göstergeler ön plana çıkmakla birlikte, yine de şizofreni kadar karmaşık bir zihinsel rahatsızlığın doğrudan doğum haritası üzerinden teşhis edilebileceğini söylemek mümkün değildir. Zira bazı haritalarda bu göstergeler mevcut olsa da harita sahibinde şizofreni ortaya çıkmayabilir. Ancak bu göstergeler harita sahibinin psikolojik sorunlarının sebeplerini daha iyi anlamak ve şizofrenin doğasını irdelemek konusunda yol gösterici olabilir. İlerleyen yıllarda bu tarz astrolojik araştırmaların sayısının artması, zihinsel rahatsızlığı olan kişilerin doğum haritalarındaki farklılıkları daha net ortaya koyacak ve belki de bir gün doğum haritası üzerinden teşhisi mümkün kılacaktır. O güne değin, sevgiyle kalın ve kendinize iyi davranın…

Dr. Barış Özkırış