Kader, yaratılan her şey için belirlenen yasalardır. Her şey önceden belirlenen bir zamanda var olur, var olduğu süre içerisinde önceden belirlenen bazı etkilere maruz kalır ve sonunda önceden belirlenen bir zamanda yok olur. Bu evrenin, doğanın ve doğa içerisindeki her şeyin tabi olduğu genel bir yasadır.
İnsan da evrenin ve içinde bulunduğu doğanın bir parçası olarak bu yasaya tabidir. Dolayısı ile onun yaratılışından itibaren, yok olacağı son noktaya kadar muhatap kalacağı durumlar ana hatlarıyla önceden belirlenmiştir. Örneğin insanın hangi tarihte hangi ülkede ve şehirde doğacağı, hangi tarihte öleceği, ana babası, evleneceği eşi, çocukları gibi konular önceden belirlenmiştir. Ancak insana, diğer varlıklardan farklı olarak seçim yapabilme ehliyeti verilmiştir. Bu yüzden kendi kaderinin içerisinde bazı şeyleri belli bir noktaya kadar etkileyebilme veya maruz kalacağı etkilerden belli bir ölçüde kaçınabilme şansına sahiptir. Şüphesiz ki bu şans her birey için aynı biçimde ve oranda verilmemiştir. Zira özgür irademizi ne oranda kullanma şansına sahip olduğumuz da yine doğum haritamızda bellidir.
Kaderin belirli bir kapsamı vardır: içine doğduğumuz aileyi ya da çevreyi seçemeyiz; doğduğumuz andan itibaren sahip olduğumuz akli ve fiziksel kapasiteleri, yıldızların pozisyonlarını ve haritamızda rol oynayan arketipleri de seçemeyiz – fakat bu çerçeve dahilinde, özgür irade gösterebiliriz ve bize verilen kartlarla nasıl oynayacağımızı seçebiliriz. Haritamız bize, özgür irade gösterebileceğimiz ortamı gösterirler. Zira herkes aynı oranda özgür değildir veya farklı ortamlarda özgürdür. Robert Zoller tarafından derlenen, Hermes Trismegistus’un Liber Hermetis adlı eserinde, kişiyi yaşam koşullarına esir eden faktörlerin neler olduğu verilmiştir. Bu koşulların baskın olduğu bir haritanın, özgürlüğü daha fazla eline verilmiş ve şartlarını kendisi etkileyebilme imkanına sahip diğer bir harita kadar özgür iradesini ortaya koyabilme kapasitesine sahip olduğunu düşünemeyiz. Bu demektir ki özgür iradeyi kullanabilme kapasitesi kişiden kişiye değişir. Bireyin yetenekleri ve yeterlilikleri aslında doğum konfigürasyonunun sonuçlarıdır. Bir bireyin doğum anı ona eşsiz niteliklerini verir. Böyle bir doğum horoskopu o bireyin kendine özgü kaderini yansıtır. Bu horoskopu değerlendiren bir astrolog, kadere dair değerleri diğer insanlardan daha doğru bir değerlendirmeye sahiptir. Bu, onun bir kaderciye dönüştüğü anlamına gelmez. Sadece bu haritadaki sınır ve potansiyellere dair daha iyi ve daha gerçekçi bir anlayışa sahip olduğunu gösterir. O, bireyin sınırlarını ve kısıtlamalarını fark eden kişidir.
Genel olarak baktığımızda, kendi kaderimize, ait olduğumuz toplumun kaderine ve son olarak da insanlığın kaderine sahip olduğumuzu görürüz. Diğerlerinin üstesinden gelebilsek bile sonuncusundan kaçamayız. Çünkü bu, doğada yaşayan bir çok sayıda insanı etkileyen ve genelde kaçınılmaz olan bir kaderdir. Bireysel kaderimiz ise, öngörü ve bilinçli bir çaba olmayınca kaçınılmaz hale gelen ama öngörü ve bilinçli çabayla, yani kişisel inisiyatifleri kullanarak en azından kısmen değiştirilebilen bir olgudur.
Astroloji, hayatın akışı içerisinde olası zorluk ve olumsuzluklardan nasıl ve ne dereceye kadar kaçınabileceğimizi görebilmemize imkan sağlar, olumlu etkilere ve fırsatlara açık olacağımız dönemleri öngörebilme yeteneği kazandırır, kişisel potansiyellerimizden en iyi şekilde nasıl faydalanacağımızı, ruhsal olgunluğa ulaşmamız ve özgürlüğümüzü kazanmamız için nasıl bir yol takip etmemiz gerektiğini anlamamıza yardımcı olur.
Öngörü, kişiye hem uygun zamanlamayı yapabilme ve hem de geleceği felsefi bir sakinlikle karşılama imkanı tanıma avantajına sahiptir. İşte bu yüzden astroloji bilgelik ister. Öngörü, genel olarak, çoğumuz, çoğu zaman, kendi öngörülebilirliğimiz tarafından kadere bağlandığımız için mümkündür. Ana hatlarıyla belirlenen kesinlikle gerçekleşir. Önemli olan bizim ona karşı nasıl bir tepkide bulunduğumuz, onu ne ölçüde kullandığımız veya kaçındığımızdır.
İşte bu noktada Ptolemy’ in bir sözü astrolojiye aşina olmanın insana sağladığı avantajı güzelce özetliyor: “Yıldızların doğasına aşina becerikli bir insan, onların pek çok etkilerinin önüne geçmeye ve bu etkiler gerçekleşmeden önce, kendini bunlara hazırlamaya muktedirdir.”
Öner Döşer, A.M.A.