SADİZMİN BABASI: “MARQUIS DE SADE”
Fransız aristokrat ve felsefe yazarı olan Sade, erotik edebiyatın önemli yazarlarındandır. Genellikle sert pornografik yazılar yazmış olan Sade, hayatının önemli bir bölümünü hapishanede ve akıl hastanesinde geçirmiştir. En önemli eseri olan “Sodom'un 120 Günü”nü hapishanede yazmıştır. Sadizm'in kökeninin onun yazdıklarına dayandığı bilinmektedir. "Sadizm" kavramı adından türetilmiştir.
Yazılarında toplumsal kuralları ve dini öğeleri hiçe sayarak; aşırı özgürlüğün ve duyusal hazların önemini savunmuştur. Sade; kitaplarında kişilerarası ilişkilerde bir bireyin insansal yanının devreden çıkarak, hayvani yanının devreye girdiğinde, sonuçların neler olabileceğini vurgulamıştır. Acı çekmenin ve aşağılanmanın bireyin egosundan sıyrılarak özgürleşmesine sebep olacağını savunmuştur.
Sade’nin ölümünü takip eden dönemlerde pek çok yazarın eserleri, Sade’nin yazılarındaki radikal felsefi özgürlük anlayışından izler taşımaktadır. Ayrıca Sade; Sigmund Freud’un psikanalizde kullandığı ana tema olan “cinsellik ve şiddet dürtüsünün” incelemesinde de ilham kaynağı olmuştur. “Sürrealistler” ve “nihilistler” de onu öncüleri olarak görmektedirler.
Hem dâhiyane fikir üretme ve yazma becerisi hem de karanlık yönleri olan Sade’nin doğum haritası da oldukça enteresan. Gelin şimdi beraberce, haritasındaki astrolojik göstergelere göz atalım…
Bir doğum haritasının en ayırt edici göstergeleri; yükselen burç ve de yükselen burcun yöneticisinin, Güneş’in ve Ay’ın haritadaki yerleşimleri ve açılarıdır. Sade’nin haritasında Akrep burcunun yükselmesi, Akrep burcunun modern yönetici olan Plüton’un yükselen derecesi ile kavuşması ve Akrep burcunun evi olan 8. evde Güneş’in yerleşmiş olması oldukça dikkat çekicidir. 8. ev krizler, dönüşüm, güç elde etme gibi temalarla ilişkidir. Aynı zamanda psikoloji literatüründeki “gölge” kavramı ile yakından ilintilidir. Kolektif bağlamda, “Gölge”; bir toplumun ahlakdışı saydığı tecavüz, ensest, sadizm gibi “sosyal tabuları” ifade eder. Bireysel bağlamda ise; kişinin kendinde yok saydığı bazı özellikleri ifade eder. Sadizmin babasının haritasında kişinin özünü ifade eden Güneş’in 8. evde yerleşmiş olması ve de Sade doğduğu anda ufuk çizgisinde 8. evin burcu olarak anılan Akrep burcunun yükselmesi oldukça manidardır…
Yükselen yöneticisi Mars’ın asaletli olduğu Koç burcundaki yerleşimi de oldukça dikkat çekmektedir, zira yükselen yöneticisi bir doğum haritasında doğrudan harita sahibini işaret eden bir göstergedir. Haritada ateş elementi eksiktir, Mars ateş elementini tek başına taşımaktadır. Mars ateş elementini tek başına taşımakta olduğu için “singleton” gezegen konumundadır. Astro-psikoloji literatürüne göre “singleton” gezegenin fonksiyonları aşırı vurgulanır ve gölge özellikleri devreye girer. Savaş Tanrısı Ares ile eşleşen Mars’ın gölge yönünde; aşırı dürtüsellik, şiddet, saldırganlık, egosantrizm, kin, intikam ve öfke yönetimi sorunları vardır. Bu bulgu, bir kez Sade’nin cinsel hayatındaki ve romanlarındaki aşırı dürtüsellik ve şiddet vurgusunu desteklemektedir. Mars ile cinsel yaşamı, duyusal hazları ve aşk hayatını ifade eden Venüs arasındaki doksan derecelik açı ise, bu bulguyu pekiştirmektedir.
Mars aynı zamanda Freud’un “id” kavramı ile benzerlik gösterir, zira id bir bireyin psişesindeki en ilkel ve kalıtımsal dürtüleri içerir. Bu dürtülerden en önemlileri ise, saldırganlık ve cinsellik dürtüleridir. Freud’un “süperego” kavramı ise, Satürn ile benzerlik göstermektedir. Süperego id’den gelen içgüdüsel dürtüleri bastırmak ve yönlendirmekten sorumludur. Bireyi toplum kurallarına uygun hareket etmesi ve kusursuz olması için yönlendirir. Benzer şekilde, astrolojide Satürn; toplumsal kuralları, sorumlulukları, kısıtlanmayı ve kusursuzluğu sembolize eder. Sade’nin doğum haritasındaki Mars ile Satürn arasındaki doksan derecelik açı; id ile süperego arasındaki güçlü çatışmaya işaret etmektedir. Ancak Satürn Yengeç burcunda zarar görmekte olduğu için, süperego işlevini tam olarak yerine getirememektedir. Böylece Sade toplumsal kuralları hiçe sayan, içindeki hayvana teslim olan bir bireye dönüşmektedir.
Ancak haritada Ay’ın da içinde bulunduğu toprak elementindeki büyük üçgen açı kalıbı da dikkat çekmektedir (Ay, Merkür ve Uranüs arasında). Bu açı kalıbı Sade’nin bireysel bilinçaltına (Ay) ilişkin olağanüstü ve sıra dışı (Uranüs) tahliller yapmasına ve bunları muhteşem bir şekilde yazıya dökmesine (Merkür) işaret etmektedir. Merkür’ün haritanın en önemli evlerinden biri olan 7. evdeki yerleşimi, onun düşünce sisteminin ve yazılarının bugüne değin süregelmesine vesile olmaktadır. Felsefe, geniş perspektiften bakış ve şöhret ile ilintili olan Jüpiter’in Güneş ile kavuşmakta olması da, bu bulguyu pekiştirmekte ve aynı zamanda onun hayat felsefesinin “nihilizm” gibi önemli felsefe akımlarına öncülük etmesinde önemli bir etken olmaktadır.
Velhasıl-ı kelam; Sade’nin hayatı ve Plüton (Akrep) enerjisini yoğun bir şekilde içinde barındıran doğum haritası, bir bireyin “gölge” ile korkusuzca yüzleşmeyi başarması ve gölge özelliklerini benliğine entegre ederek, iyileşmesi, güçlenmesi ve dönüşerek kişilik bütünlüğüne ulaşması bağlamında çarpıcı bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazen aydınlığa giden yol karanlıktan geçebilir. Ya da geçmez mi? Kim bilir?
“Ahlaksızlığı bilmeden ahlakı belirleyemezsiniz” Marquis De Sade