İdris Nebiye (r.a) vahiyle indirilen ilm-i nücum; her ne kadar yakın bir zamana kadar hurafe gözüyle bakılsa da, bu ilmin kıymetini bilen ve halife sırrıyla yaratılan insanın kendisini tanımasına yardımcı olduğunun idrakinde olan hatırı sayılır bir kitlenin çabalarıyla yeniden hak ettiği değeri görmeye başlamıştır.
Meraklısı günden güne çoğalan bu ilmin asıl değerine ulaşmasına doğru giden yolda, bu ilme talip olan bir kişiye düşen en önemli şey bilginin magazine kaçan tarafından sakınıp tevhide ve evrensel değerlere ulaşmaya vesile olan tarafına yönelmektir.
Gayb ile olan alakası nedeniyle çeşitli vesilelerle sakındırılmasına rağmen İslam medeniyetlerinde hemen her dönem üstelik de ismi tarihe geçmiş önemli şahsiyetlerce rağbet gören ilm-i nücum, metafizik temellerinden uzaklaşıldıkça muhatapları tarafından hurafe olarak algılanmış ve öyle nitelendirilmiştir.
Oysa ki; Levh-i Mahfuz’da kayıtlı bilgilere ulaşıp kişinin istidat ve kabiliyetine dair yorum yapabilmek ne kadar ciddi bir iddiaysa ilm-i nücum da o kadar ciddi bir ilimdir. Doğum anının bir fotoğrafı olan doğum haritası ise bu özel bilgiye ulaşmaya bir vesiledir. Bu ilme talip olan kişi, bilgi, sezgi ve yeteneğinin yanı sıra tevhid olgusuna verdiği önem kadar gerçek muvaffakiyete ulaşabilir.
Bir gezegenin bulunduğu burca ve diğer konumlara göre sebep olduğu etkileri bilmenin ve buna göre yorum yapmanın, bulutları ve rüzgarı gözlemleyerek neden olabileceği etkileri tespit etmekten bir farkı yoktur. Dolayısıyla her iki örnek de gaybı bilmek değil evrensel birer ilimdir.
Cenab-ı Hak kaderi insan bedeninde elindeki çizgilere, gökyüzünde ise yıldızlara kodlamıştır. Dolayısıyla bu kodları okumayı bilenler için ulaşılan bu bilgi artık gayb olmaktan çıkar, bundan ötesi gayba girer. Son derece hassas olan bu nokta nazara alındığında, temeli tevhide, dolayısıyla imani esaslara dayanmayan her çalışma gibi ilm-i nücuma ait analizler de eksiktir, yanlış ve yanlı anlamaya müsaittir.
Kendini tanıyarak Rabbini bilmeyi hedefleyenler için, eskilerin deyimiyle çift kanat takarak hakikate erişmesine vesile olması niyetiyle hazırladığımız Osmanlı’da Astroloji dersinde, ilmin Osmanlı dönemindeki kullanım kuralları 19. Yüzyılda yaşamış olan Ankaralı Sadullah Efendi’nin yazdığı ve çevirisi okulumuzun uygulamaya koyduğu TAMAK projesi kapsamında gerçekleştirilen kitap üzerinden anlatılırken, tasavvufa bakan metafizik yönü ise iman ve tevhid kavramları ışığında anlatılması hedeflenmiştir. Gayret bizden, muvaffakiyet Allah’tan…
BAŞLAMA TARİHİ: Şubat 2019, kesin tarih yakında duyurulacaktır.
DERS GÜNÜ ve SAATLERİ: Cuma günleri, saat 20:00 – 22:30 arası
EĞİTMEN: Şükran Bakacak & Şükran Öztürk / AstroArt Astroloji Okulu
SÜRE: 12 hafta. Haftada 1 gün. Toplam 12 ders.
ÜCRET: 450 TL + KDV (Aylık / 4 Ders için)
YER: İnternet ortamı üzerinde Perculus sistemi
KAYIT: Katılmak isteyenlerin önceden kayıt yaptırmaları gerekmektedir. (Tel: 0216 386 73 96 – 0532 284 89 79)
Haftalık program:
- hafta
- Osmanlı’da Astroloji
- Sadullah Efendi (Hayatı ve Tasavvufi ekolü)
- Hafta
- Gezegenler
- İslam’da Astroloji, Gayb ve Kader kavramları
- Hafta
- Burçlar
- 7 gezegen ve 7 nefs mertebesine giriş
- Hafta
- Evler
- Ay – Nefsi Emmare
- Hafta
- Üçlü yöneticiler, Doğusallık-Batısallık, Benzetmeler.
- Merkür – Nefsi Levvame
- Hafta
- Gezegenlerin kuvveti
- Venüs- Nefsi Mülhime
- Hafta
- Gezegenlerin zayıflıkları
- Güneş- Nefsi Mutmainne
- Hafta
- Gezegenlerin uğurlu oluşu
- Mars- Nefsi Razıye
- Hafta
- Gezegenlerin uğursuz oluşu
- Jüpiter- Nefsi Marzıye
- Hafta
- Açılar
- Satürn- Nefsi Safiye
- Hafta
- Osmanlı’da astrolojik kavramlar
- İslam’da tekamül
- Hafta
- Osmanlı’da astrolojik kavramlar
- Esmaü’l-Hüsna ve astroloji