Güneş maksimumu dönemindeyiz ve bilim insanlarının gözü Güneş’teki değişimlerde…
Güneş aktivitelerinin arttığı dönemlerde Dünya üzerindeki değişimler de artıyor. Tüm bunlar sadece hava koşullarını etkilemiyor; insanların içinde bulundukları koşulları da etkiliyor. Duygularımız, zihinsel hareketliliğimiz, sağlığımız, davranışlarımız, ilişkilerimiz Güneş’teki değişimlerden ve onun Dünya üzerinde yarattığı değişimlerden etkileniyor.
Bazı bilim insanları güneş aktiviteleriyle depremler arasında direkt bağlantı olmadığını söylüyor. Ama Güneş’teki değişimlerin Dünya etrafındaki uzay havasını değiştirdiği konusunda mutabıklar. Güneş aktivitelerinin yoğun olduğu dönemlerde radyo yayınları da olumsuz etkileniyor. Etkin güneş aktiviteleri sonrasında oluşan güneş rüzgarları, Koronal Kütle atılımları, geniş kapsamlı manyetik fırtınalar oluşturuyor ve elektrik güç şebekelerine, elektronik sistemlere, uydulara zarar verebiliyor, kesintilere neden olabiliyor ve genel anlamda iletişime sekte vurabiliyor. Kutuplar bölgesindeki uçuşlar ertelenebiliyor. Tabii uzaydaki astronotlar da risk altında oluyor böyle zamanlarda.
Gezegen dizilimleri ve güneş aktiviteleri
Bazı bilim insanları ve bağımsız araştırmacılar, hem güneş aktivitelerinin, hem de dünyanın manyetik alanındaki değişimlerin gezegenlerin pozisyonlarından etkilendiğini düşünüyorlar. Bu konuyla ilgili en yoğun çalışmalar 19. yüzyılda başlamış ve bilim insanları değişen güneş aktivitelerini çeşitli gezegenlerle ilişkilendirmiştir.
1951 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin RCA kanalında radyo dalgalarının alınmasıyla ilgili kendisine müracaat edilen ve bir mühendis olan John H. Nelson Güneşin gezegenlerle 0, 90 ve 180 derecelik açılar yaptığı günlerde radyo parazitlerinin çoğaldığını keşfetmişti. Bunun nedeni Güneş ile gezegenlerin 0-90-180 derecelik güneş merkezli dizilimlerde olduğu zamanlarda yoğunlaşan güneş aktiviteleriydi. Böyle en az 3 gezegen 5 derece toleransla bu açıları oluştuğunda güneşteki fırtınalar artıyordu. Böylelikle ses dalgalarının hangi günlerde etkileneceğini belirleyen bir metot oluşturulmuş oldu. Güneş rüzgarlarını, güneş lekelerini ve jeomanyetik bozuklukları yermerkezli değil, güneş merkezli pozisyonlarla iyi bir şekilde öngörebildiğini ifade eden Nelson’un hazırladığı gezegen dizilim diyagramları, astrolojik haritalara benzemekteydi.
1990’lı yıllarda Astrofizikçi Dr. Percy Seymour, gezegen dizilimlerinin ve bu dizilimlerin güneş ile sert açılarının güneş lekeleri ve şiddetli güneş aktivitelerinin oluşmasında rolleri olduğunu öne sürmekteydi. Dr Percy Seymour’un teorisi, Dr Jane Blizard'ın daha 1960’lı yıllarda NASA için yaptığı araştırmanın sonucunda vardığı gezegenler arası kavuşum, yüzseksen ve bazı doksan derecelik dizilimlerin ve bu gezegenlerin Güneş ile sert açılarının Güneş’te şiddetli bozulmalara yol açtığına yönelik teorisini desteklemektedir. Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün, güneşin manyetik alanının değişmesine ve bir yönden diğerine dönmesine neden olurlar. Bu gezegenler, güneşin manyetik kanalını bozmada rol oynarlar. Dr. Percy Seymour’un konu ile ilgili olarak Mountain Astrologer dergisine 1998 yılında verdiği röportajı özetlersek şu sonuca varırız: Gezegenler, şiddetli güneş aktivitelerinin oluşmasında rol oynayan faktörlerdendir.
2007 yılında NASA bilim insanı Ching-Cheh Hung “Apparent Relations Between Solar Activity and Solar Tides Caused by The Planet” başlıklı makalesinde Güneşteki güneş lekesi döngülerinin Güneşe etki eden gezegensel gelgit güçlerindeki değişimlerden etkilendiğini öne sürmüştü.
Gezegen dizilimleri ve doğal afetler
Bazı araştırmacılar gezegensel çekim güçlerinin ve düşük yoğunluklu elektromanyetik güçlerin beraber etki ederek depremleri etkiliyor olduğunu iddia ediyor. Bu konuda kapsamlı araştırmalar yapan Gezegenler, Güneşlekeleri ve Depremler (Planets, Sunspots and Earthquakes) kitabının yazarı Frank Glasby’e göre gezegenlerin gruplanması, dizilimleri ek bir çekim gücü oluşturarak depremleri tetikleyebilir. Frank Glasby bu konuda şöyle diyor: “Gezegensel çekim güçleri depremden önce gelişen yatay basıncın oluşmasını kolaylaştırır ve aynı zamanda yer ışınımına da neden olur. Gezegensel güçlere ek olarak okyanus gelgitleri de kayalara basınç yapar. Dolunay ve yeniay zamanlarında daha fazla okyanus gelgiti vardır. Bu yüzden dolunay ve yeniay zamanlarında daha çok deprem görülür. Çok sayıda gezegenin hizalanması, doğal afetlerin artması anlamına gelmektedir.”
Araştırmalar 0-90-180 derecelik açılarla oluşan gezegen dizilimlerinde doğal afetlerde artış olduğunu göstermektedir. Özellikle Dünya’nın da dahil olduğu gezegen dizilimlerinde güneşteki aktivitelerin arttığı, buna bağlı olarak veya bağımsız olarak yeryüzünde depremlerin ve volkan patlamalarının olduğu gözlemlenmiştir. Burada bunlara detaylı bir şekilde yer veremeyeceğim, ama konuyu etraflıca incelemek isteyen okuyucu veya araştırmacı 2012 yılında yayımlanan Maksimum kitabımı inceleyebilir. Pek çok önemli deprem ve volkan aktivitesini, gezegen dizilimleriyle karşılaştırdım bu kitapta.
Son olarak, Gökyüzünde Bu Ay Eylül ayı videomuzda sonbahar ekinoksu civarında da etkin patlamalar olabileceğine ve bazı doğa olaylarını tetikleyebileceğine dikkat çekmiştim. Tam da o günlerde yine etkin doğa olayları yaşanıyordu. http://tr.euronews.com/2013/09/23/bati-pasifik-i-son-yillarin-en-guclu-tayfunu-vurdu/
İnternette de Güneş alevlenmeleri, Koronal Kütle Atılımları ile doğal afetler arasındaki ilişkiye dikkat çeken videolar mevcuttur. Bunlardan son yayımlanan bir tanesinde, geçtiğimiz günlerde Batı Pasifikte yaşanan etkili tayfunların, o günlere denk gelen iki M-sınıfı güneş patlaması ve bir Koronal Külte atılımı ile ilişkileri işleniyor. http://www.youtube.com/watch?v=7eKleDjmeeE
Yakın dönemde etkin gezegen dizilimleri
Önümüzdeki yakın süreçte etkin güneşmerkezli gezegen dizilimleri gerçekleşecek. Ekim sonlarında ve Kasım ayı başlarında etkili olacak Jüpiter-Uranüs-Plüton dizilimi ve Dünya-Merkür-Satürn-Güneş-Mars dizilimi, özellikle 1-2 Kasım civarında etkin güneş aktiviteleri, jeomanyetik fırtınalara işaret ediyor. Dünya-Satürn-Güneş hizalanmaları ani ısı değişiklikleri, soğuma ile ilişkilendirilir. 5 Kasım tarihinde tam dizilim gerçekleşiyor ve bunun hemen öncesinde, 3 Kasım 2013 tarihinde etkin bir güneş tutulması var. Bu güneş tutulması Satürn ile dizilim oluşturuyor. Dünya ve Satürn tam olarak Güneş ile hizalandıklarında İzlanda’da bir volkan patlaması olmuştu bundan birkaç yıl önce. Satürn ile dizilimlerde deprem veya volkan aktivitelerine rastlıyorum. Dolayısı ile bu tarih civarındaki günlerde etkin doğal afetler riski olabilir.
Bu bağlamda Kasım ortaları da dikkat çekiyor. Özellikle de 13-14 Kasım tarihleri! Güneşmerkezli bakışla Mars-Satürn arasındaki dik açının tam kesinleşeceği ve Dünya ile te açısal bağlantı içerisinde olacakları, Ay’ın Jüpiter-Uranüs-Plüton arasındaki T-kare açı kalıbını tetikleyeceği günler bunlar. Dünya-yönelimli etkin güneş patlamaları, Koronal Kütle Atılımları gerçekleşebilir bu tarihler civarında. Bunun neticesinde Yer manyetik alanı etkilenebilir, etkin jeomanyetik fırtınalar görülebilir.
Jeomanyetik fırtınaların okyanus jet akım değişiklikleri, aşırı iklim ve sıcaklık değişimleri, kuraklık ve sel baskınları, depremler ve volkan aktiviteleri, tsunamiler gibi doğal afetlerle, anormal hava koşullarıyla ilişkili olduğu, insan sağlığını etkilediği ve hatta kazaların artışı ile ilişkili olduğu yönünde çalışmalar vardır. Böylesi dönemlerde insan ilişkilerinde huzursuzluklar, psikolojik bozukluklarda ve sağlık sorunlarında artış yaşanabiliyor. Ama manyetik alandaki etkin türbülansların sadece doğal afetlerle, kazalarla, hastalıklarla ilişkisi yok pek tabii ki. İnsanlar da manyetik alandaki değişimlerden etkilenmektedir ve bu etkilere farklı tepkiler göstermektedir. Kimileri açısından bu agresif çıkışlara ve türbülanslara sebep olurken, kimileri de yaratıcı ve üretken olabiliyorlar. Yüklü güneş rüzgarları hızlı bilgi akışı anlamına da geliyor ve insan gelişim sürecini hızlandırıcı bir katalizör rolü oynuyor ve evrimsel değişiklikler (DNA), beyin fonksiyonlarında değişimler, hormon seviyesinde değişimlerle ilişkilendiriliyor.
Güneş aktiviteleri ve jeomanyetik aktiviteler neticesinde kısa dalga radyo sinyalleri etkileniyor, voltajda yükselmeler oluyor, elektrik santralleri etkileniyor, iletişim ve haberleşmede aksamalar, uydularla ilgili sorunlar görülebiliyor.
Güneş aktiviteleri ve jeomanyetik fırtınaların bizleri nasıl etkilediği konusunda anahtar bilgiler veren kısa yazıma ulaşarak bu konuda bilgi alabilirsiniz. http://www.onerdoser.com/Y90_1_gunes-aktiviteleri-ve-jeomanyetik-firtinalarin-etkileri.html
NASA’nın endişesi
NOAA (Amerika Ulusal Okyanus ve Atmosfer Kurulu) ve NASA (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) 2007 yılından bu yana güneş aktiviteleri konusunda önemli uyarı ve açıklamalarda bulunuyor. 2007 yılında NOAA güneş lekesi aktivitelerinin artacağı konusunda uyarıda bulundu. Güneş alevlenmeleri atmosfere radyasyon ve X-ışınlarının girmesine neden olduğunu ve bunun sonucunda oluşan jeomanyetik fırtınalar satelitleri, elektrik güç sistemlerini, mobil telefon ağlarını ve radyo sinyallerini bozmakta, Kuzey Işıkları dediğimiz aurora borealisin görülmesine neden olduğunu duyurdu. Kasım 2003’te kaydedilen en büyük alevlenme satelitleri felç etmiş ve Mars’a bağlı bir uzay gemisinin bozulmasına neden olmuştu. Yeni maksimum döneminde yaşanacak etkin güneş alevlenmeleri daha fazla hasara neden olabilirdi.
NASA uzmanları içinde bulunduğumuz güneş döngüsünün maksimum döneminde oluşabilecek büyük güneş patlamalarının dünyamızdaki hayatı olumsuz etkileyeceği endişesinde. 1859’da yaşanan Carrington olayına benzer ya da 1989 yılında Kanada’da yaşananlardan daha kötü sonuçlar ortaya çıkacağından korkuluyor. NASA uzmanlarına göre böyle bir şey olursa elektronik sistemleri ve bilgisayarları da kullanamaz hale gelebiliriz. Bu durumda bankacılık ve internet alışveriş sistemi de çökebilir.
Bazı bilim adamları ve mühendisler Güneş rüzgarlarının Dünyaya etkisinin birçok karmaşık değişkenden etkilendiğini ve püskürmelerin her zaman kehanetlerdeki gibi afetlerle sonuçlanmayabileceğini söylemektedirler, üstelik uzun süredir buna hazırlanmakta, ikaz sistemleri geliştirmekte ve güç şebekelerinin korunması, global iletişimin on-line devam etmesi için hava trafiğinin kesintiye uğramaması için yollar aramaktadırlar.
Sonuç: Kasım ayına yakınlaştık. Etkin güneşmerkezli gezegen dizilimlerinin güneş aktivitelerini ve jeomanyetik aktiviteleri, dolayısı ile Dünya üzerindeki hayatı etkileyip etkilemediği konusunda bir kez daha bilgi edinme fırsatı bulacağız. İddiada değil, izlemedeyiz!
Öner DÖŞER
23 Ekim 2013, Çarşamba
ASTROLOJİ OKULU, Caddebostan
Bu yazım 2012 Mayıs ayında yayımlanan ve içinden geçmekte olduğumuz güneş maksimumunun muhtemel etkilerini inceleyen Maksimum kitabımdan alıntılar içermektedir.
Not: Güneşlekesi sayısının arttığı dönemlerde güneş patlamaları da artabiliyor. 23 Ekim itibariyle güneşlekesi sayısı 228 olarak bildiriliyor. 100’ün üzerindeki güneşlekesi sayısı ortalamanın üzeri olarak görüldüğünden, bu hayli yüksek bir miktar! Gerçi güneş maksimumu döneminde olduğumuzu düşünürsek, bu dönem için doğal karşılamalıyız bu miktarı. Hızlı büyüyen Güneşlekesi AR1875 güçlü patlamalar yaratabilecek enerji topluyor. Bugün gerçekleşen M4-sınıfı patlama sonucu oluşan güneş tsunamisi radyo yayınlarını etkiledi. 22 Ekim’de (dün) gerçekleşen güneş patlaması Dünya-yönelimli idi. Ama patlama sonrasında oluşan Koronal Kütle Atılımı’nın (CME) direkt Dünya yönelimli olmadığı bildiriliyor. Yine de Koronal Kütle Atılımı’nın ulaşacağı 24-25 Ekim tarihlerinde Dünya manyetik alanını etkileyebileceği söyleniyor. http://www.spaceweather.com/