Bölüm IV : Özgür Seçimlerin Tereddütü

Bölüm IV : Özgür Seçimlerin Tereddütü

 

"Ey Atreus'un soyu!

Hürriyete kavuşmak için ne çok ıstırap çektin!"

 ( Elektra, 1946: 73)

 

            Antik Yunan, insanın karakterinde bulunan eğilimlerin dengeli bir şekilde ortaya çıkması gerektiğinin farkındaydı. Varoluşun, ancak zıt kavramların bir arada var olmasıyla mümkün olduğunun bilincinde olarak, trgagedyalarında bu uyum arayışını göstermişlerdir. Oidipus'da trajik hatayı (hamartia; kahramanın felaketine yol açan özelliği,)  ortaya çıkaranın, bilincin ve aklın aşırı vurgulanması olarak düşünülebilir. Güneş'den 28o'den fazla uzaklaşamayan Merkür, çoğu kişinin haritasında yanık (combust) ya da Güneş ışınlarının altında durumdadır. Akılla, benlik duygusunun birlikte hareket ettiği bu yerleşim sırasında Merkür, Güneş' çok yakın olması sebebiyle, objektifliğini  – nötrlüğünü, bağımsız bir şekilde gösteremez. Güneş tanrı Apollo ya da bilinç bu durumda mantıkla birlikte hareket etmektedir.  Bunun aşırı vurgulandığı durumlarda; örneğin bir T-Kare açı kalıbının apex'inde yer almasıyla birlikte, kişinin davranışlarında hakim bir güç olarak ortaya çıkar. Bu hakim güç, sağduyunun ve diğer tesirlerin üzerine çıkarak kişinin kaderine hakim olur; ta ki bir tanınma (anagnorisis) anına kadar; kişinin eylemleri pathos'a (acı veren eylem) yol açacak şekilde onun zorunlu bir uzantısı olarak yaşam yönünde seyreder.

            "Anagnorisis (tanınma), adının da anlattığı gibi, bilgisizlikten bilgiye geçiştir. Bu da, alınyazısının mutluluk ya da felaket için belirlediği kişilerin ya dostluğuna ya da düşmanlığına götürür. "

( Poetika: 1987: 34)

            Tragedyaların ya da astrolojik haritanın bize gösterdiği, kişinin ayakları dibinde taşıdığı derin uçurumun açılma koşullarıdır. Doğum anı ve onun etkilerini yaşamda içsel ve dışsal koşullara dönüştüren eylem kaçınılmazdır; o halde kişinin seçimleri ne yönde olmalıdır?

            Tragedyada karakter, bir eylemin seyir yönünün ifadesi olarak belirir. Yaşamı oluşturan küçük parçaların meydana getirdiği keskin bir kavşakta karar verecek olan odur; ancak kendi zorunlulukları doğumuyla birlikte onun yayılımını belirlediyse, neyi seçerse seçsin yine de kendi kaderini gerçekleştirmekten nasıl kurtulabilir? Bunun yolu birçok düşünce okulunda ve Antik Yunan'da dengeyi bulmak; ölçülülük (sophrosine) olarak adlandırılmıştır. Bununla birlikte kişinin kendi sınırlarını fark etmesi, onu aştığı anda mümkün olabilmektedir. Eğer karakter, doğduğu andan itibaren bir uyum ve ölçülülük içinde yaşayabilseydi ya da toplumsal ve bireysel çatışmalar -zıtların birliği, dengede olabilseydi, muhtemelen astrolojik haritalardan hava durumu tahmini için yararlanacağımız gibi tragedyalar da var olmazdı. Çünkü açıktır ki, göksel hareketler ve onların insanda belirme durumu, kişi onların bir gözlemcisi olabilene kadar, onun kaderidir. Karakter, ancak eyleminin kendisine ait olmadığını, kendisinin artık başka bir şey olduğunu fark ettiği noktada, benliğinin sınırlarını aşarak, eylemlerini gerçek anlamda üstlenebilir. Böylece tragedya ya da astrolojik harita, önceden belirlenmiş belirli bir kaderin değil, bununla ne yaptığının, kişiyi yerleştirdiği konumdan söz açılmasıdır.

 

* Engels'den ve Lukacs'dan yapılan alıntılamalar, Eagleton'un Tatlı Şiddet kitabında, söz konusu sayfadan okunabilir. (Tatlı Şiddet: 2012 : 162 )

Hande Edremit

8 Kasım 2013, Cuma

ASTROLOJİ OKULU, Caddebostan

 

Kaynakça

Hesiodos, Eseri ve Kaynakları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1991

Aristoteles, Poetika, Remzi Kitabevi Yayınları, 1987

Eagleton Terry, Tatlı Şiddet, Ayrıntı Yayınları, 2012

Sophokles, Elektra, 1946, Milli Eğitim Basımevi

Astroloji Okulu Ders Notları, 2013