Yeryüzü ve Gökyüzü için Kader Yeniden Çiziliyor!

21 Aralık 2020 günü İstanbul saatiyle gökyüzünde iki gezegen kavuşmaktaydı. Yeryüzü ve gökyüzü için bir nevi kaderin yeniden çizilmeye başlandığı bu büyük buluşma Jüpiter ve Satürn’ün Kova burcunun sıfır derecesinde bir araya geldiklerinde gerçekleşiyordu.

Büyük kavuşum olarak da adlandırılan görünüm gökyüzünde bu iki gezegenin kendi aralarında mütemadiyen sürdürmekte oldukları döngünün bir nevi birleşme aşamasına işaret etmekteydi.

Eski alimler Jüpiter ve Satürn kavuşumlarını ‘Sahipkıran’ olarak isimlendirmişler. Neden bu kadar önemli bir nitelik ile anılıyor olduklarını anlamak için gelin önce isterseniz sahipkıran nedir ona bir bakalım; sahipkıran kelime anlamı olarak İslam ansiklopedisi tarafından şöyle tanımlıyor:

‘Arapça sâhib ve “yakınlık, yaklaşma” anlamındaki kırân kelimelerinden oluşan terkip (sâhib-i kırân) Farsça kurala göre sâhib-kırâna dönüşmüştür. Bu sıfat kutlu, bahtiyar, daima muzaffer, galip ve cihangir hükümdarları ifade etmek üzere kullanılmıştır. Türkçe sözlüklerde kelimeye “güçlü ve üstün, muzaffer (hükümdar)” anlamı verilir’

Büyük İskender’in de böyle kutlu bir vakitte doğduğuna rivayet edilir. Ancak sâhipkıran ifadesi doğum haritasında Mars-Jüpiter kavuşumuyla, özellikle Timur’u niteleyen bir sıfat olmuştur. Ayrıca yine tarihin en büyük yüzölçümüne sahip imparatorluğunun sahibi olan Cengizhan yine Jüpiter-Satürn gezegenlerinin büyük buluşması civarında doğmuştur. Jüpiter-Satürn yaklaşan kavuşumu esnasında doğmuş tarihe adını yazdırmış lider kişilerden biri de önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Astrolojide iki gezegenin aynı burçta ve aynı derecede buluşarak başlattıkları zamansal sürece döngüler adı verilir.

İnsanlığın kaderi için en önemli görülen döngülerin başında Jüpiter ve Satürn’ün kendi aralarında oluşturdukları döngüler gelmektedir.

Önemli olduğu için biraz sayısal bilgi de vermek istiyorum. İki gezegen, Jüpiter ve Satürn, gökyüzünde her 20 yılda bir kavuşum yaparlar. Bu iki gezegen arasındaki döngünün en kısa zamansal sürecini kapsar. Ve yine iki gezegenin aynı elementte buluşacakları daha uzun döngüleri ise yaklaşık 200 yıllık bir süreçte gerçekleşir. Bizler 21 Aralık günü iki gezegenin hava elementinde buluşmalarıyla başlayan yaklaşık 200 yıllık aynı üçlüde gerçekleşen döngülerine şahit olmaya başladık. Eski astrologlara göre iki gezegen yaklaşık 960 yılda bir elementsel olarak 4’lü tamamlanma geçirerek tekrar aynı elementte büyük döngülerini başlatır. Büyük Kavuşum olarak adlandırılan süreç, ateş, toprak, hava ve su elementindeki tam turun tamamlanmasıyla yeniden başlayacak döngülerinin süresini kapsar.

Astroloji ile ilgilenmeye başladığım ilk zamanlardan bu yana beni en fazla kendine çeken konuların başında gezegen döngüleri olmuştur. Çünkü bizler ister fark edelim ister fark etmeyelim; hayatımızda her şey aslında bir döngü içinde gerçekleşmekte ve bu yine yaratılışın bir kaderi…Ve eğer siz gökyüzündeki bu döngüleri iyi okursanız astroloji adına çok şey öngörebilirsiniz anlamı da taşır tıpkı hayatımızdaki döngüleri de iyi okuyabildiğimizde olacağı gibi….

Şimdi tekrar gelelim Satürn Jüpiter kavuşumuna…Kova burcunda gerçekleşen kavuşumun şifrelerini çözmeye şöyle gelin çok yukarıdan bakalım; Kova burcunun en önemli dinamiği, insan, toplum ve ideolojiler çabasıdır. Hayat duruşu ilkesi olarak sunduğu, insanı özgürleştirme gayretidir.

Süreç, özgür insan ve özgür toplum yaratmanın barındığı yeni ideolojilerin gereksinimi ile bir su damlasından okyanusa dönüşürcesine zihnimizi, bilincimizi ve davranış modellerimizi sarsıcı bir değişime uğratacak. İnsanı özgürleştirme kavramının altında nelerin yattığını anlayabiliyor ve sezinleyebiliyor olmak zaten gelecek zamanın ivmesinin ne yöne gittiğini anlamak için yeterli olacaktır sanırım.

Platon’a göre özgürlük, insanın kendi yapısını seçmesi; nasıl bir insan olacağına kendisinin karar vermesi olarak tanımlanır. Nasıl bir insan olacağı kişinin kendi elindedir, kendi olanakları dâhilindedir. Her kişi kendi kişiliğinin yaratıcısı, kendi yaşamının efendisidir!

Öyle ki; sorumluluk taşımak ile kişi olmak arasında da ayrılmaz bir birliktelik vardır; kişi olmak sorumlu olmaktır. Hiçbir yaşamın belirlenmiş bir efendisi yoktur. Kimsenin yaşadığı yaşam, ona başkaları tarafından bağışlanmış veya reva görülmüş değildir. İnsan, olası yaşam tarzları arasında herhangi birini seçmeye muktedirdir. Kişinin belirli bir şeyi yapma gücü varsa, sorumludur; sorumluysa hak etmiştir. Ama bu sorumluluk, yazgının belirlenmiş olduğunu gösterir; çünkü kişi seçtiği yapıyla birlikte yaşayacağı olası yaşantıların, eylem ve edimlerin de sınırlarını çizer. Her insan bundan böyle seçtiği yapı çerçevesinde, seçtiği hayatın sınırları içinde edim ve etkinlikler gerçekleştirecektir.

İki gezegen şimdilerde bir ortaklığa başladılar ve bu ortaklık iki gezegenin de doğası gereği, İnsan Felsefesi’nin düğmesine bastı. İnsan felsefesi, insan ve insanlık sorununu konu edinen felsefe disiplinidir. Öyleyse; Jüpiter ve Satürn’ün hava elementinde buluşmaları ile başlattıkları zamansal süreç, toplumsal konular üzerine felsefi ve bilimsel bir gözlem getirme etkisini yine en üst boyutta ve çok güçlü olarak açığa çıkaracak. Önümüzdeki süreci, madde dünyasında yani sosyal, toplumsal, global hayata dair, içinde bulunulan zaman ve geleceğe yönelmiş bir bakış açısını kapsayan haliyle, daha iyi şartlar, daha iyi yaşam koşulları ve daha iyi bir dünya yaratmaya odaklı bir enerjinin somut yapılar, yaptırımlar halini alacağı bir dönem olarak tanımlayabiliriz. Bir nevi kendi yaşamının efendisi olma zamanlarına doğru ilerleyen dünya kendi yaşamının efendisi olurken, insanoğlu küresel bir yaşam içinde olduğunu belki de hiç fark etmediği kadar fark etmeye başlıyor!

 

Dilâra EFEOĞLU ASA ISAR CAP

(Assistant of Öner DÖŞER and Lecturer)

OPA Member, MAPAI

 

Yararlanılan Kaynak: Osmanlı’da Astroloji, Gezegenlerin Kavuşumu, Öner Döşer, Sadullah El- Ankaravi