2015’te Türkiye ve Dünya (1)

Çok ilginç zamanlara ilerliyoruz ve bunun için önceden hazırlanmamızda fayda var!

Bu yılın önemli astrolojik etkilerinden bahsetmeden önce güneşte olan değişikliklerden bahsetmek yerinde olacak kanaatindeyim. Bilim insanlarının uyarılarına bakarsak, iklim değişiklikleri açısından önemli zamanlara doğru ilerliyoruz ve bu hepimizin hayatını kayda değer bir şekilde etkileyecek gibi gözüküyor…

Aşağıdaki linkte, güneş aktiviteleri ile önümüzdeki dönemde yaşanacağı öngörülen 30 yıllık uzun kara kış arasındaki ilişkiye dair güncel bir haber var. Yazımı okumaya başlamadan evvel bu linke bir göz atmanın isabetli olacağını söyleyebilirim. Haberi okuduktan sonra aşağıdaki yazıyı okumak gerektiğini düşüneceksiniz muhtemelen.

http://www.radikal.com.tr/dunya/30_yil_surecek_karakis_kapida-1236042?utm_source=facebook&utm_medium=cpc&utm_campaign=trafik

Güneşteki değişimler ve yakın geleceğimiz!

Güneşteki değişimlerin fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığımızı etkilediği artık bilim insanları tarafından da kabul eden bir gerçektir. Yurt dışında, güneşteki değişimlerin global iklim değişiklikleriyle, ısınma ve soğuma döngüleriyle, ekonomik değişimlerle ilişkilerini inceleyen pek çok makale ve bazı kitaplar yayınlanmaktadır. Ben de, 2010 yılından bu yana güneşteki değişimlerin bizim günlük hayatımız, ilişkilerimiz, sağlığımız, finansal ve politik gündem, kültürel ve teknolojik gelişmeler üzerindeki etkilerini araştırıyorum ve bu konuda yaptığım araştırmalarımı Maksimum adlı kitabımda paylaştım. Bu kitabımdan bazı bölümler İngilizce’ye de çevrildi ve bunlardan bir tanesi Büyük Britanya Astroloji Derneği’nin iki ayda bir çıkardığı The Astrological Journal’de de yayınlandı. Bu çeviriler ayrıca “Maksimum” ve “Transition” adlı iki farklı kitapta astrolojik döngülerle de birleştirilerek Amazom’da satışa sunuldu.

Güneşin çeşitli döngüleri vardır ve bu döngüler dünyadaki yaşamımız üzerinde uzun vadeli ya da kısa vadeli değişiklikler yaratır. Örneğin güneşteki değişimlerin, iklim değişiklikleriyle ilişkili olabileceği ileri sürülmüştür. Dartmouth Üniversitesi Dünya Bilimleri Doçenti Mukul Sharma Dünyayı 100.000 yıllık buzul ve buzul arası iklim değişikliğine sokan 100.000 yıllık Güneş manyetik döngüsünün kanıtlarını sunmaktadır. Güneş lekelerinin azaldığı dönemlerde sıcaklıkta azalma, yağışta artış, lekelerin arttığı dönemlerde ise sıcaklıklarda artış, yağışta azalış meydana geldiği kaydedilmiştir. Ağaç halkalarının da güneş lekeleri ile ilişkili olabileceği öne sürmüştür. Bazı araştırmacılar büyük kuraklık dönemlerinin güneş döngüsünün en yoğun dönemlerinde, yaklaşık 206 yıllık döngülerle gerçekleştiğini bildirmektedirler. 206 yıllık bu döngüye Süper Döngü denilmektedir ve bu döngü 180-220 yıl arasında değişir. Bazı bilim insanları, içinde olduğumuz 24 döngüde güneş aktivitesinin gittikçe düşebileceği ve 2010 yılındaki sıcak dönemin bitip 2020 yılında soğuk dönemin başlayacağını tahmin etmektedir. Florida Üniversitesi Jeoloji Profesörü ve Başyazar David Hodell, güneşteki enerji çıkışı değişikliklerinin Yucatan Yarımadası’nın iklimine direkt etki etmekte olduğunu, kuraklığın tekrarlamasına ve geçmişte yaşanan Maya evriminin etkilenmesine neden olduğunu söylemektedir. Hodell’e göre göksel hareketleri izleme konusunda bu kadar titiz olan bir kültürün 206 yıllık döngü nedeni ile çökmesi ilginçtir.  Arkeolojik kanıtlar kuraklığın Maya kültürünün sıkıntılı dönemlerine denk geldiğini, MS 900 çöküntüsünün, şehirlerin terk edilmesinin, yapılanmanın ve oyma aktivitelerinin azalmasının bu dönemlerde olduğunu bildirmektedirler. 420 ve 1500 yıllık güneş döngüleri de bildirilmiştir. Bir başka döngü olan 78 yıllık Gleissberg döngüsünün nedeni bilinmemekle birlikte, bu güneş döngüsü Jüpiter gezegeninin döngüsüne bağlı görünmektedir.

Bazı bilim insanları, güneş lekeleri ile iklim değişiklikleri arasında bağlantı olabileceğini de ileri sürmüştür. Güneş yüzeyinde yerden bakıldığında sanki lekeymiş gibi görülen güneş lekeleri, güneşin manyetik alanındaki değişimlerin, güneşteki aktivitelerin en önemli göstergelerindendir. 1750 yılından beri yapılan gözlemler güneş lekesi aktivitesinin yaklaşık 11 yıllık aralarla artıp eksildiğini göstermektedir vedöngüdeki maksimum aktiviteye çıkış, inişten daha hızlı olmaktadır. Güneş aktivitesinin maksimumu döneminde güneş lekesi sayısı daha fazla, güneş aktivitesinin minimumu döneminde daha azdır. Güneş lekesi sayısı bazen 300’ün üzerine çıkar, bazen hiç güneş lekesi görülmez. “Mini Buzul Çağı” olarak tanımlanan 1645-1715 yılları arasındaki 70 yıllık dönemde çoğu zaman güneş lekesi hiç görülmemiş, ancak bazı zamanlarda düşük sayıda güneş lekesi görülmüştü. Bu yüzden güneşin dönemlerini izleyen bazı bilim insanları, sayıları giderek azalmakta olan güneş lekelerinin kaybolacağından, dolayısı ile küresel soğuma dönemine gireceğimizden endişeliler. Görüşlere bakılırsa bunun gerçekleşmesine çok zaman kalmadı, sadece birkaç yıldan bahsediliyor!

Güneş lekesi sayılarının düşük olması sadece iklim değişiklikleri anlamda değerlendirilmiyor. Sağlığımızı ilgilendiren bir yönü de var güneşteki değişimlerin. Ayrıca güneş lekesi sayısının düşük olduğu dönemlerde (yani güneş minimumu döneminde) ticari ve finansal krizlerin görüldüğü ve böyle bir döneme ilerlemekte olduğumuz da ortaya atılan iddialar arasında!

Şimdi konuyu biraz daha derinlemesine inceleyelim ve bilim insanlarının güneş aktiviteleri ile ilgili çalışmalarına göz atalım. Olayı biraz daha geriden alalım, 19. yüzyıla dönelim…

Güneş lekeleri ve ticari krizler

Yapılan araştırmalar, güneş döngülerinin ticaret döngüleriyle ve piyasalardaki değişimlerle ilişkili olduğunu göstermektedir. 19. yüzyılın ekonomi alanındaki en başarılı tahminlerinin beklendiği gibi bir ekonomist tarafından değil, İngiliz astronom Sir William Herschel tarafından yapılmış olması çok dikkat çekicidir. Herschel, güneş lekesi sayısı ile buğday fiyatları arasındaki ilişkiyi saptamış, güneş lekesi sayısının düşük olduğu zamanlarda buğdayın daha kıt ve dolayısıyla fiyatının yüksek olduğunu; güneş lekesi sayısının arttığı dönemde ise ekinlerin bollaştığını ve dolayısı ile fiyatlarının düştüğünü fark etmişti.  

Bu kriter üzerinden yola çıkan Herschel 1798-1813 yılları arasındaki güneş lekesi sayısına dayanarak ekin fiyatlarının düşüş ve artış göstereceği zamanları doğru saptadı.

Güneş lekesi döngüsü ile iş dünyası ve ekonomik gelişmeler arasındaki bağlantıların kurulması 1875 yılında İngiliz ekonomist Jevons’un ekonomik değişimlerle ilgili istatistiki veriler hazırlamasından sonra daha da hızlandı. Daha sonraki yıllarda Kolombiya Üniversitesi profesörü H. L. Moore, Louise McWhirter, Garcia-Mata ve Shaffner gibi isimler bu konudaki istatistiksel çalışmalarına devam ettiler ve tarihteki ekonomik krizler ve güneş lekelerinin maksimuma ve minimuma ulaşma dönemleri arasındaki bağlantılar konusunda istatistikler yapılmaya devam edildi.

1940’ların sonlarında bir mühendis olan John Nelson’un gezegenler arası açı kalıplarını inceleyerek şiddetli manyetik fırtınaları tahmin etmesi ardından, gezegen döngülerinin iş ve ekonomi dünyasıyla bağlantısı üzerinde çalışmalar yapıldı. Jüpiter-Satürn ve Uranüs gezegenleri arasındaki açıların ve gezegen döngülerinin iş dünyasında olup bitenlerle %68 oranında bir korelasyon gösterdiği saptandı.  Böylelikle 1949-1950 yıllarında iş dünyasında bir gerileme yaşanacağı önceden tahmin edildi.

1947’de Harlan True Stetson, 1965’te Charles Collins ve 1968’de Edward Dewey borsa ve ticaret aktivitelerinin güneş lekeleriyle arttığını ve 11 yıllık döngülerle ilişkili olarak dalgalandığını fark ettiler; endüstri ve tarım üretimleri de benzer şekilde etkileniyordu. 

1979’da Thomas Rieder, 1982’de LCdr. David Williams ekonomik döngülerle gezegen döngüleri ve güneş aktiviteleri arasındaki ilişkiyi yazan kitaplar yayınladılar. Bu kitaplarda verilen bilgilerden bir genelleme yaparsak: gezegensel açıların çoğu pozitif olsa ve düşük güneş lekesi aktivitesi olsa piyasalara olan net etki nötr olacaktır, negatif gezegen aktivitesi ve yüksek Güneş lekesi sayısında da böyledir.  Gezegen açıları bütünde pozitif olduğunda ve Güneş lekesi aktiviteleri yüksek olduğunda ise piyasaların çarpıcı bir şekilde yükselmesi beklenir. Tam tersine düşük güneş lekesi aktivitesi ve negatif gezegen açıları birlikte olduğunda piyasalar düşecektir. (2015-2016 yıllarında olacağı gibi)

Son 80 yıllık tarihe bakıldığında Güneş lekesi sayısı ile Amerikan GDP ve Dow Jones Endüstriyel Ortalaması arasında bağlantı gözlemlenmiştir. Güneş lekesi sayısı ile global ısı değişimleri ve uzun-dönemli hava değişimleri arasındaki bağlantının fiziksel, sosyal ve ekonomik faktörlere de etkisi vardır. Gerek politik ve gerekse ekonomik olaylar güneş lekesi enerjisindeki dalgalanmalarla ilişkilidir. Güneş lekesi aktivitesi dünya üzerindeki iklimi etkiler, bu da sonuçta ekonomiyi etkiler ama güneş aktivitelerinden yalnızca iklim etkilenmez, aynı zamanda ruh halimiz, sağlığımız, çevremiz ve daha birçok faktör birlikte etkilenir.

Bunun fark edilmesinden sonra, ekonomik değişimlerin insan psikolojisiyle ilişkili olduğu konusunda çalışmalar yapılmıştı. İnsanın iyimserlik-kötümserliğindeki dalgalanmaların iş dünyasındaki dalgalanmayla ilişkili olduğunu düşünen bazı bilim insanları bunun güneş aktiviteleriyle ilişkili olabileceğini de fark etmekte gecikmediler. Bu konuda araştırmalar yapan Dr. Ellsworth Huntington’a göre Güneşteki değişimler sadece Dünya’yı değil, aynı zamanda insan sağlığını ve davranışlarını da etkiliyordu. Simeon Hutner Güneş aktivitesinin ticareti etkilemesinin ardındaki nedenin insanların güneş ışınlarına iyimserlikle ya da kötümserlikle cevap vermeleri olduğunu düşünüyordu. İyimserlik döneminde borç alınıyordu ve kötümserlik döneminde kredi verenler paralarını geri almak için baskı yapıyorlardı.

Son dönem araştırmacılarına göre her solar maksimum periyodu sonrasında ekonomik resesyon görülüyordu. Tarihsel perspektiften bakıldığında, solar maksimum sonrasında insan kayıtsızlığı artıyor, daha barışçıl bir süreçte olunuyordu. Bunun aksine solar maksimuma, daha doğrusu tam doruk dönemine girilirken agresyon artıyordu. İnsanlar daha heyecanlı, aktif ve aksiyon almaya yönelik davranıyorlardı. Bu dönemde enflasyon artıyor, stok piyasası kazanımlarında da artış oluyordu. Güneş aktivitelerinin arttığı ve doruk yaptığı zamanlar enflasyonun yükseldiği dönemlerle de bağlantılıydı. Ayrıca Güneş aktivitelerinin maksimumda olduğu zamanlarda stoklarda da doruk görülüyordu. Bazı araştırmacılar her güneş döngüsü minimumumda alım yapıp, 3-5 yıl sonraki maksimum döneminde satış yapmanın %70 kar sağladığını gözlemlediklerini belirtmektedirler. Bir sonraki bölümde göreceğimiz gibi çalışmalarında güneş lekelerini dikkate alan pek çok finansal astrolog gezegensel etkileri de göz ardı etmemekte, olumlu gezegensel açıların piyasaları olumlu etkilediklerini ifade etmektedirler.

Güneş aktiviteleri ve gezegensel döngülerin dünya ticareti, stok piyasası üzerindeki etkilerini inceleyen çok sayıda makale yayınlanmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda gerçekleşen güneş periyotlarıyla stok piyasalarda yaşanan krizleri karşılaştıran John Hampson, stok piyasasında oluşan panik dönemleri ve krizlerin güneşin minimum dönemine iki yıl yakınlıkta gerçekleştiğini fark etmiştir. Hampson’un verdiği bilgiler şöyle:

1901 yılında stok piyasasında panik vardı, güneş minimumu Şubat 1902’de gerçekleşmişti.

1914’te finansal kriz vardı, güneş minimumu Ağustos 1913’te gerçekleşmişti.

1921’de stok ve mal piyasasında kriz vardı, güneş minimumu Ağustos 1923’te gerçekleşmişti.

1952’de mal piyasasında kriz vardı, güneş minimumu Nisan 1954’te gerçekleşmişti.

1964’te Sterling krizi vardı, güneş minimumu Ekim 1964’te gerçekleşmişti.

1987’de Kara Pazartesi yaşanmıştı, güneş minimumu Temmuz 1989’da gerçekleşmişti.

1997’de Asya krizi vardı, güneş minimumu Mayıs 1996’da gerçekleşmişti.

1932, 1942, 1975’te oluşan krizler de güneş minimumu dönemlerine denk gelmişti: Eylül 1933, Şubat 1944 ve Haziran 1976.

2008 yılında gerçekleşen son büyük kriz, güneş minimumu döneminden hemen sonra olmuştu (2007)

Güneş aktiviteleri ve toplumsal taşkınlıklar

Bazı bilim insanları güneş aktivitelerinin yoğunlaştığı güneş lekesi maksimumunda insan hareketlerinin de doruğa ulaştığını, güneş lekesi minimumunda ise çok zayıfladığını bildirmektedirler. 1915’ler civarında Rus bilim insanı Tchijevsky “MÖ 5000-MS 1922 Arasında Kitlesel Heyecanın Yükseldiği Anlar” adlı incelemesinde kayıtlara geçen güneş lekeleriyle halkın yükselen heyecanı arasında bir paralellik olduğunu göstermiştir. Tchijevsky bu dönem içindeki savaşlar, ayaklanmalar, kargaşalar, seferler ve göçler gibi huzursuz durumları inceledi. En önemli olayların %80’inin maksimum güneş lekesi aktiviteleri sırasında olduğunu gördü. “Uyarıcı” dönem insanlığın sinirli ve psişik karakterindeki ani değişiklikle açıklanabilirdi, bu da güneş lekesi maksimumunda gerçekleşmekteydi. Güneş maksimumu dönemleri, kitlesel heyecanın maksimuma vardığı, toplumsal gösterilerin ve isyanların arttığı, devrimlerin görüldüğü, kaos ortamı oluşan zamanlarla örtüşüyordu.  

Rus bilim insanı Tchijevsky, buna karşın güneş aktivitelerinin en aza indiği güneş minimumunun duraklama dönemi olduğunu, kitlelerin bu dönemde baskılanmayı kaldırabildiğini, gerekli değişiklikleri yapacak hayati enerjiden yoksunmuş gibi olduğunu da keşfetti. Böylesi dönemlerde toplumsal heyecan azalıyordu, insanlar durgunlaşıyor, hareketsizleşiyor, barış ortamı arıyorlardı. (Biz şimdilerde güneşin maksimum dönemini bitirmiş, minimum dönemine girmek üzereyiz. Bunun 2017’den itibaren olacağı söyleniyor ve minimum döneminin beklenenden uzun süreceği de ekleniyor.)

Tchijevsky Güneşin manyetik aktivitesindeki değişiklikler ile biyolojik süreçler arasında da bağlantı olduğunu belirlemiştir. Kansas Üniversitesi tarihçisi Profesör Raymand Wheeler, Tchijevsky’nin gözlemlerini daha da ileri taşıdı. Araştırmaları savaşların güneş döngüleriyle ilişkili olduğunu gösterdi. Wheeler’ın verileri Edward Dewey tarafından istatistiksel olarak analiz edildi. Bu verilere göre savaşlar çoğunlukla güneş lekesi döngülerinin kritik noktalarında başlıyordu.

Güneş aktivitelerinin sağlığımız üzerindeki etkileri

Güneşin maksimum ve minimum periyotları sağlığımızı da etkilemektedir. Solco W. Tromp’a göre güneş uyarısı almadığında insan sağlığı zayıflamaktadır. Güneş sükunetinde bağışıklık sistemi tepkisiz büyümekte ve hastalıklar bedende kolayca hakimiyet kazanmaktadır. Yalnızca insan hayatı değil, hayatın kendisi de Güneş aktivitesi eksikliğinde engellenmektedir. Colonel C.A. Gill ve Dr. Conyers Morrel minimal güneş lekesi aktivitesi dönemi sırasında ölümcül hastalık pandemilerinin (Dünya çapında salgın) arttığını buldukları bildirilmiştir. Gill çalışmasında tüm sıtma pandemilerinin güneş lekesi sayılarının en düşük olduğu dönemlerde ortaya çıktığını göstermiştir. Dr. Conyers Morrel’a göre epidemik hastalık dalgaları Güneş lekesi dönemi fazlarıyla çok yakın bağlantılı dönemlerde ortaya çıkmaktadır. Difteri, tetanoz ve dizanteri Güneş aktiviteleri yokken alevlenmektedir.

Dr. Robert Becker ve Dr. Freedman Güneşteki değişikliklerin psikopatik aktivitede gözle görülür artışa neden olduğunu ispatlamışlardır. Bazı bilim insanları güneş lekelerini ve alevlenmelerini kuraklıklar ve yağmurlarla, bunlarla ilişkili jeomanyetik güçleri kalp krizleri, epilepsi nöbetleri ve büyüme hormonu düzensizlikleri ile ilişkilendirmişlerdir. Bir çalışmada 11 yıllık güneş lekesi döngüsünün bitiminde insanda imünglobulin seviyelerinin düştüğü gösterilmiştir.

Güneş aktivitelerinin hava koşulları ve iklim üzerindeki etkileri

Minimum ve maksimum Güneş lekesi aktiviteleri için ağaç halkalarındaki Karbon-14 işaretleriyle yapılmış olan eski bir güneş lekesi gözlemi güneş lekelerinin dünyada uzun dönem hava şartlarını da etkilediğini göstermektedir. Bilim adamları yüksek güneş aktivitesi dönemlerinde dünya ikliminin ısındığını, düşük güneş lekesi aktivitesi dönemlerinde dünya ikliminin soğuduğunu bildirmişlerdir. Örneğin 1100-1250 yılları arasında güneş aktivitesi yüksekti ve dünyada oldukça sıcak hava şartları hüküm sürdüğü söylenmektedir. 1645 – 1715 yılları arasında az sayıda güneş lekesi görülmüştür ve iklim aşırı soğumuştur. Avrupa’da Mini Buzul Çağı olarak adlandırılan bu dönem Maunder Minimumu olarak bilinir ve adını eski kayıtları inceleyerek 1645-1715 yılları arasında bazı yıllarda hiç Güneş lekesi görülmediğini fark eden İngiliz bir astronom olan E. M. Maunder’den almıştır. Güneş lekesi döngülerine sayı verilmesi 1755’te başladığından bu tarihten sonraki bilgiler daha doğru olsa da, o dönemde yaşanan aşırı soğuklar Güneş lekesi aktivitesinin çok düşük olduğunu göstermektedir. Bir astronom olan John Eddy Güneş aktivitesi ve Dünyada 7000 yıllık dönemde buzul oluşumu arasında bağlantı olduğunu göstermiştir.

17. yüzyılın ikinci yarısında, yani Maunder Minimumu esnasında Türkiye’nin güneyindeki kışların sert olduğu yönünde bilgiler var. Tarihçi Sam White’ın Osmanlı’daki Celali İsyanları ile ilgili yapmış olduğu araştırmalar da, toplum yapısında o dönemde ve öncesinde görülen bozulmanın kıtlığa yol açan şiddetli soğuklar ve kuraklıkla ilişkisini gösteriyor. Bu konuda kapsamlı araştırma yapan Inesonlar’ın hipotezine göre o dönemlerde aşırı soğuma yaşayan yerler yine güneş minimumlarından daha fazla etkilenecek.

Gezegen döngüleri, güneş aktiviteleri ve ticari döngülerin ilişkisi

Güneş aktivitelerinde ana belirleyici yörüngesi geniş olan, yani yavaş hareket eden gezegenlerdir. Güneş aktivitesi döngüsünü belirleyen yavaş hareket eden gezegenler Neptün, Uranüs, Satürn ve Jüpiter’dir. Bu gezegenler Güneşin manyetik alanının değişmesine ve bir yönden diğerine dönmesine neden olur, Güneş’in manyetik kanallarını bozmada rol oynar.

11 yıllık döngülerde Jüpiter ve Satürn gezegenlerinin dizilimlerinin etkili olduğu görülmektedir. Jüpiter ve Satürn kısa dönemli (11 yıllık) Güneş aktivitelerinde en etkili gezegenlerdir çünkü bu iki gezegen Güneşte konveksiyon akımlarına neden olmaktadırlar ve dolayısı ile güneş lekelerinin polaritesinin değişmesinden sorumludurlar. Araştırmalara göre bu ikilinin karşıt ve kavuşumları özellikle önemli görülmektedir çünkü güneşin esas alanındaki ve güneş lekelerindeki polarite değişimini işaret eder. Bu gezegenler kavuşum ya da karşıt pozisyonları geçtiklerinde manyetik değişiklikler tamamlanmaktadır. Doksan derecelik açıları ise güneş lekesi maksimumları ile çakışmaktadır. 

1870’li yıllarda emekli bir demir-çelik üreticisi olan Amerika’lı Samuel Benner, demir külçesi fiyatlarını, domuz ve ekin fiyatlarını, pamuk fiyatlarını inceledi ve bunların Jüpiter’in döngüsü ve güneş lekesi döngüsüyle eşleşen 11 yıllık döngülerle değiştiğini bulmuştu.

Günümüzde pek çok araştırmacı, güneş aktivitesi döngüsünün 11 yıllık Jüpiter döngüsüyle örtüştüğünün, güneş lekesi döngüsü başlangıç ve bitişlerinin Jüpiter-Satürn döngüsüyle ilişkili olduğunun farkındadır. “Scientific Basis of Astrolojy” kitabının yazarı olan Percy Seymour, 1990’lı yıllarda gezegen dizilimlerinin ve bu dizilimlerin Güneş ile oluşturduğu bazı geometrik dizilimlerin güneş lekeleri ve şiddetli güneş aktivitelerinin oluşmasında rolleri olduğunu öne sürmekteydi. İngiliz astronom Seymour’a göre Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün, Güneş’in manyetik alanının değişmesine ve bir yönden diğerine dönmesine neden olmaktaydı. Bu gezegenlerin birbirlerine göre önemli geometrik konumları (kavuşum, kare, üçgen, karşıt açıları), güneş lekesi döngüleriyle örtüşmektedir. Ticari döngüleri takip edenler, bu gezegenlerin döngülerinin ticari değişimlerle ilişkili olduğunu bilirler.

Peki ya şimdi?

2012 yılında beklenen maksimum, gecikmeli olarak 2013 yılında gerçekleşti ve maksimum sürecini tamamlamakta, minimum sürecine doğru ilerlemekteyiz. Genel beklenti güneş minimumunun 2017 yılında başlayacağı ve bu kez uzun sürebileceği yönünde.

Son zamanlardaki bazı bilimsel bulgular, 2021-2022 civarında başlayacağı ve 2024 yılında doruğa ulaşacağı tahmin edilen güneş maksimumunda, güneş aktivitesinin düşük olacağını ve neredeyse hiç güneş lekesi görülmeyen bir Mauder Minimumu (1645-1715 arasındaki 70 yıllık dönem) daha yaşayabileceğimizi gösteriyor. Bazı araştırmacılar güneş lekelerinin 2016 yılı sonrasında iyice ortadan kaybolmaya başlayacağını iddia ediyor. Bu ne anlama mı geliyor? Elveda güneş lekeleri, merhaba MİNİ BUZUL ÇAĞI mı? Bazı bilim insanlarına göre böyle!

İngiltere East Anglia Üniversitesi’nde çalışmalar yapan bir grup İngiliz bilim insanına göre dünya gündeminin değişmez maddelerinden biri olan küresel ısınma bitti ve küresel ısınmanın yerini artık “mini buzul çağı” alıyor.Rusya St. Petersburg Pulkova Astronomi Gözlemevi uzay araştırmaları başkanı Habibullo Abdussamatov yakında Mini Buzul Çağı başlayacağını öngörüyor.

Prof. Dr. Doğan Yaşar’a göre küresel ısınma dönemleri üretimin çok olduğu ve tüm dünyada tarımın yapılabildiği, yani bolluk yıllarıdır. Küresel soğumalar ise yağışların ve verimliliklerin çok düştüğü, özellikle Kuzey Avrupa’nın buz altında kalması sonucu tarımın yapılamaması nedeni ile açlık ve dolayısı ile savaş dönemlerinin yaşandığı yıllardır. Güneş lekelerinin azaldığı dönemler tarımın ve ekinlerin kıtlaştığı dönemler olduğuna göre, güneş lekelerinin giderek azalacağı söylenen önümüzdeki yakın süreçte böyle bir durum yaşanması riski var demektir. Özellikle Avrupa’da bazı bölgelerde tarım yapılamaması ya da hasadın verimli olmaması yüzünden arz talep karşılanmadığı için fiyat artışları, hatta kıtlık söz konusu olabilir. Açlık ve kıtlık nedenli göçler yaşanabilir ya da uluslararası gerginlikler, savaş atmosferi oluşturacak durumlar gelişebilir. Nasıl gelişeceğini bilmiyoruz, ama bunlar olasılıklar dahilinde gözüken durumlar.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nde (NASA) eski uzmanlarından İklim Bilimi Uzmanı John L. Casey’e göre, girmekte olduğumuz solar minimum döneminde güneş aktiviteleri çok azalacak ve bir "solar kış uykusu" dönemine girilecek. Casey’e göre bu dönemde okyanus ve atmosfer sıcaklıklarının büyük oranda düşecek olması büyük volkanik patlamalara ve depremlere neden olabilir. Sıcaklıkların düşmesiyle birlikte bitkilerin donması sonucu tarımsal üretimin zarar görecek olması, gıda ihtiyacını karşılamak için ulusların birbirleriyle çatışmalarına sebep olabilir.

Konuyu astrolojik açıdan ele alırsak, kiresel soğumayı doğrulayabilir miyiz? Bunun için dönemsel gezegen geçişlerine, dönemsel haritalara, tutulma haritalarına bakmamız gerekiyor. 2019 yılındaki tutulmaların Oğlak burcunda gerçekleşecek olması, bu tutulmalarının 6 Ocak 2019 tarihinde gerçekleşecek ilkinin Oğlak burcundaki Satürn ile birleşmesi, Aralık 2019’da gerçekleşecek ikincisinde Jüpiter’in de Oğlak burcuna geçiş yapmış olması, 2020 yılında Jüpiter-Satürn-Plüton’un kış mevsimini temsil eden Oğlak burcundaki dizilimi, bu dönemde Uranüs’ün de Boğa burcunda olması, bu burçlar soğuk-kuru doğada oldukları için, soğuyan hava koşullarını gösteriyor olabilirler. 2020’deki Jüpiter-Satürn kavuşumu da Kova burcunda olacak ve astro-meteorolojide Kova burcu en soğuk burçlardan ikincisi olarak görülür; beklenmedik soğumayı, rüzgarlı hava koşullarını ifade eder. Bu ikilinin Kova burcu gibi soğuk bir burçta kavuşumu soğuk bir süreci başlatıyor olabilir. Kısacası, gezegenlerin burçlardan geçişleri, bilim insanlarının 2020 civarında maksimuma ulaşacağını öngördükleri küresel soğuma ile örtüşüyor gözükmektedir. Ama sadece astroloji haritalarına dayanarak uzun dönemli bir soğuma dönemine gireceğimizi iddia edemeyiz. 2019-2020 yıllarının görece daha soğuk geçeceği yönünde tahmin yürütebiliriz ancak. 2020'deki kavuşumun daha soğuk bir döngü başlatıp başlatmayacağını hep birlikte göreceğiz. 21 Aralık 2020'de başlayan bu 20 yıllık döngü, 31 Ekim 2040'ta Jüpiter-Satürn'in Terazi burcundaki kavuşumuna kadar devam ediyor. John Casey'e göre içine girmekte olduğumuzu soğuk dönem 2020-2045 yılları arasında hküm sürecek. Jüpiter-Satürn kavuşumunun Kova'dan Terazi'ye geçişi sürecine yakın uzunlukta. Dikkat çekici bir benzerlik olarak bir kenara not etmemizde fayda var. Çünkü Jüpiter-Satürn döngüleri, ekonomik-sosyal-global olaylarla, güneş döngüleriyle alakalı… 

Ekonomide global kriz yılı mı?

Maksimum kitabımdan alıntılar yaparak paylaştığım bu yazıda belirttiğim gibi, güneşin minimum döneminden kısa bir müddet önce (2 yıl civarı) stok piyasasında panik ve kriz yaşanabiliyor. Bilim insanları 2017 yılında gireceğimizi söylüyor. Güneşin maksimumu geciktiği gibi minimumda da gecikirse bu tarih 2018’e kayabilir. Bu tarihlerden geriye gidersek, global finans krizi riskini 2016 yılı civarını buluruz. 

Bu tahmine gezegen döngüleri açısından bakarak bir karşılaştırma yapabiliriz. Öncelikle Jüpiter-Satürn döngüsüyle başlayalım. Jüpiter-Satürn döngüleri ekonomik gelişmelerle ilişkilidir ve bu ikisi arasında uyumsuz açı oluştuğu dönemlerde ekonomik daralmalar ve krizler görülür. 1600’lü yıllardan bu yana gerçekleşen önemli finansal kriz dönemleri incelendiğinde bu iki gezegen arasında majör açı olduğu görülür. Örneğin 1637 yılındaki kriz döneminde Jüpiter-Satürn dik açıda, 1857 yılındaki kriz döneminde Jüpiter-Satürn yine dik açıda, 1929 yılındaki kriz döneminde Jüpiter-Satürn karşıt açıda imiş!

Satürn-Neptün gezegenlerinin döngüleri de bazı ekonomik kriz dönemleriyle örtüşmektedir. Satürn prensip olarak sağlama alma, ayağını yere basma arzusunu temsil eder. Dünyevi garantilerle, iş dünyasıyla, çalışma prensipleriyle ilişkilidir. Neptün ise insanı dünyevi garantilerden uzaklaştıran, güvence arzusunu çözen, sorumluluklardan ve yüklerden kurtulma arzusu yaratan doğadadır. 2008’deki ekonomik kriz öncesinde, 2007 yılında Satürn-Neptün karşıt açıda imiş.

Şimdi tekrar zamanımıza dönelim. 2015 yılında Satürn-Neptün gezegenlerinin birbirlerine dik açıya yakın konumda olacağını ve 2016 yılı boyunca çok etkili olacak bu dik açının Kasım 2015’te kesinleşeceğini görüyoruz.  Bu ikilinin birbirleriyle kavuşum, doksan ve yüz seksen derecelik açıları, dünyada ekonomik sorunlar yaşanan dönemlerle çakışmaktadır. Bu dönemde finansal konuların genel göstergesi olan Jüpiter de bu iki gezegen ile doksan ve yüz seksen derecelik açılar oluşturuyor olacak.

Jüpiter-Satürn arasındaki dik açının Ağustos 2015’te kesinleşmesinin kısa bir müddet sonrasında, Eylül 2015’te bu kez Jüpiter-Neptün karşıtlığı kesinleşecek. Bu karşıtlık da ekonomik anlamda çözülmeyi beraberinde getirecek büyük olasılıkla. 2015 sonbaharı boyunca bu üç gezegen (Jüpiter-Satürn-Neptün) birbirlerine doksan ve yüz seksen derecelik açılarda olacaklar. Tüm bu gökyüzü konumları, 2015’in son çeyreğinde ekonomik depresyona gireceğimizi düşündürüyor ister istemez. Hem güneş minimumuna doğru ilerliyoruz ve hem de dönemsel gezegen döngüleri bize bunu gösteriyor.

Jüpiter-Satürn-Neptün gezegenlerinin oluşturacağı ve astrolojide t-kare olarak ifade edilen geometrik form 2016 yılı boyunca etkin olacak. Bu durum, 2016 yılının ekonomik anlamda bir “kriz yılı” olacağını işaret ediyor. Güneşin minimum dönemi ile birleştirince, taşlar daha da yerine oturuyor…

Tüm bu konuları 2012 yılında yayınlanan Maksimum isimli kitabımda detaylı biçimde tartıştım, güneşteki değişimlerin sağlığımız, ekonomik koşullar, politik, sosyal ve kültürel gelişimlerle nasıl da bağlantılı olduğunu anlattım. Konuyu detaylı biçimde anlamak isteyen araştırmacı kişiler bu kitabı edinebilirler.

DEVAM EDECEK…

Yazımın ikinci bölümünün konu başlıkları şunlar olacak:   

Gerçekçi olmalıyız!

Ekonomik kriz ne zamana kadar sürecek?

2015 yılında toplum sağlığı çok önemli olacak!

Tarıma ve toprak ürünlerine önem vermeliyiz!

Kriz Türkiye için fırsatlar yaratabilir!

Dini fanatizmle mücadele

Bölgede barışı sağlayabiliriz!

Çalışanlara yönelik düzenlemeler

Astrolojik istatistikler 2016-2020 yılları arasında kriz gösteriyor!

Sevgi, ışık ve umutla!
Öner DÖŞER
26 Aralık 2014, Cuma
ASTROLOJİ OKULU, Caddebostan