Albert Einstein Astrolojik Analizi 2. Bölüm

 

Yazının ikinci bölümünde gezegensel açılara, sabit yıldızlarla ilişkilere dayanarak haritayı analiz etmeye devam edeceğim. Son bölümde ise Einstein'in hayata geliş amacı ve öncelikli motivasyonları üzerinden değerlendirmeler yapacağım. Daha önce de belirtildiği gibi,Albert Einstein'nın 14 Mart 1879, 11:10, Ulm-Almanya doğumludur. Aşağıda Einstein'in astroloji görmektesiniz. 

Güneş-Ay karesi

Haritada ilk göze çarpan açı, Güneş-Ay karesi. Aralarında 3 derece var. Oldukça yakın bir kare açı.

Bu açı, her şeyden önce, kişinin bilinçli yönleriyle bilinçsiz ve dürtüsel eğilimleri arasında bir gerilim olduğunu anlatıyor. Ay, Ateş elementinde olduğu için daha ego merkezli, kendine ve özgürlüğüne düşkün isteklerde bulunurken, Balık, Güneş’i yani egoyu çözmeye çalışarak bir gerilim yaratıyor.

Bu açı, kişinin eril ve dişil yanları arasında da bir gerilim yaratacaktır. Çünkü hem Güneş hem de Ay, aslında doğalarına hiç uymayan burçlardalar. Dişil bir arketip olan Ay eril bir burçtayken, eril bir arketip olan Güneş dişil bir burçta. Kişinin özellikle kadınlarla ve eşiyle gerilim yaşaması çok muhtemel görünüyor. Ayrıca annesi ve babası arasındaki temel bir çatışmaya da işaret ediyor bu açı.

Ay, aynı zamanda bu haritada ASC yöneticisi olarak kişinin kendisini temsil ettiği için, bu kişinin Güneş’in temsil ettiği otorite figürleriyle çatışma yaşayabileceğine de işaret ediyor. Güneş 3. evin yöneticisi olduğu için, kişinin kardeşleriyle ve ilk eğitim hayatıyla da (özellikle eğitim sistemindeki otorite figürleriyle) gerilimli bir ilişkisi olduğunu söyleyebiliriz. Ay’ın 6. evde, Güneş’in de 10. evde yerleşmiş olduğunu hesaba kattığımızda, kişinin çalışarak ulaşmak istediği mevkiye giden yolda sorun yaşayacağını, bu sorunun da kişinin bilinçli istekleriyle bilinçsiz dürtüleri arasındaki gerilimden kaynaklanacağı akla geliyor. Diğer yandan, bu açının değişken burçlarda meydana gelmiş olması, başa çıkılmasının daha kolay olduğunu gösteriyor.

 

Merkür-Satürn kavuşumu ve Satürn-Mars sekstili

Haritada göze çarpan diğer önemli açı, Merkür-Satürn kavuşumu. Bu açı, oldukça güçlü bir kavuşum. Çünkü arada hem sadece 1 derece var, hem de yaklaşan bir açı. Çok kısa bir süre sonra Merkür, Satürn ile tam kavuşum yapacak ve açının gücü doruğa çıkacak. Üstelik, Satürn zarar görmüş durumda. Fakat iki gezegen doğa olarak birbirine düşman iki gezegen değil. İkisi de rasyonelliği, mantığı anlattığı için, doğaları uyuşuyor. Ama yine de Merkür, bu açıdan oldukça etkilenecek.

Bu kavuşum, her şeyden önce, Merkür’ün fonksiyonlarını geciktirici bir sonuç yaratacak. Nitekim Einstein geç konuşmaya başlamış, 9-10 yaşına kadar da kendini zor ifade etmiş. Hatta geri zekalı olduğu bile düşünülmüş. Satürn, engelleyici ve geciktirici yanıyla Einstein’ın geç konuşmasına, kendisini geç ifade etmeye başlamasına sebep olmuş. Satürn ve Merkür’ün ortak dispozitörü olan Mars haritada oldukça iyi bir Zodyak durumunda olduğundan, ayrıca hem Satürn’e hem de Merkür’e sekstil yaptığından, ve de, belki de en önemlisi, Satürn ile arasında burç yöneticiliği bazında karşılıklı ağırlama olduğundan, bu gecikme bir süre sonra yok olacak. Çünkü Mars iyi bir destek veriyor. Ayrıca evin 10. Ev gibi çok güçlü bir ev oluşu da bu kavuşum üzerinde iyicil bir etki yaratacak.

Sanki şöyle bir durum ortaya çıkmış görünüyor: Satürn, Merkür’ü epey bir süre susturmuş, kendisini dışarıya ifade etmesini engellemiş. Bu açıdan, Satürn, görece kötücül çalışmış. Ama diğer yandan, Einstein’ın zihni, dışarıya kendini ifade edememiş olsa da Satürn sayesinde kendi içine çok odaklanmış. Hem Merkür’ü, hem de Satürn’ü dispoze eden Mars, Oğlak burcunda. Oğlak, Mars’ı disipline ederken, dağılmamasını ve derinleşip odaklanmasını sağlarken, aynı zamanda, Satürn ve Merkür kavuşumunu da olumlu yönde etkiliyordu. Güçlü durumdaki Mars’ın Satürn’ü sağlam tutması sayesinde Merkür, kendi içinde bir derinlik ve odak yakalamış. Belki de Einstein, ileride yapacağı keşiflerin tohumlarını, bu gecikme döneminde toplayıp zihninde biriktirmiştir. Bir de dikkat çeken, Mars’ın 8. evde oluşu. 8. ev bize, hayatın ardındaki metafizik boyutu, görüntünün ardındaki görünmeyenleri keşfetme, araştırma, dibine kadar inme temalarını da verir. Disipline olmuş, hedefini bilen ve Oğlak sayesinde hedefine odaklanan Mars, belki de, 8. evin bu temalarına odaklanıp, Einstein’ın Merkür’üne ilerideki keşiflerine temel oluşturacak tohumları attı. Öte yandan, Satürn, 8. evin de yöneticisi; o da 8. evin enerjisini Merkür’e katıyor.

Nitekim, Einstein’ın hayatında bunun kanıtı gibi duran iki örnek var; kendisi şöyle anlatıyor: “Çocukluğumda yaşadığım iki önemli olayı unutamam. Biri, beş yaşında iken amcamın armağanı pusulada bulduğum gizem; diğeri de on yaşındayken tanıştığım Öklit geometrisi. Çocukluğunda bu geometrinin büyüsüne kapılmayan bir kimsenin, ileride kuramsal bilimde parlak bir atılım yapabileceği hiç beklenmemelidir.”

Belli ki, zarar görmüş olan Satürn’ün Merkür’ü geciktirerek sebep olduğu engellenme, başka bir taraftan çocuk yaştaki Einstein’ın çok işine yaramış. Koç enerjisiyle çalışan hızlı, kıvrak ve keskin Merkür’ü, kendisini dışarıya pek ifade edemese de, haritanın diğer faktörlerinin de yardımıyla kendi içinde büyük keşifler yapmaya daha o zamandan başlamış. Bu belki de Satürn’ün ve Oğlak’ın Einstein’a hediyesidir. İlginç olarak, Einstein’ın fizikte devrim yaratan ilk kuramını yayınlaması, 28 yaş civarına, yani yaklaşık ilk Satürn döngüsüne denk geliyor.

 

Mars-Plüton üçgeni

Bu açı haritanın kilit açılarından biri. Çünkü hem oldukça sıkı bir üçgen, hem işin içinde Plüton var, hem de Plüton haritadaki çok önemli T-Kare açı kalıbının apex’inde.

Yoğunluğu, gücü, iradeyi, tutkuyu, derinleşmeyi, değişimi ve dönüşümü anlatan Plüton; Oğlak tarafından disipline edilmiş, hedefe odaklandırılmış, dağılması önlenmiş Mars ile çok uyumlu, doğal, kendiliğinden gelen bir ortaklık kuruyor. Bu Mars’ın oldukça terbiye edilmiş, derine yoğunlaşmış, önündeki tüm engelleri yıkarak hedefine ilerleyebilecek, çok güçlendirilmiş ve Plüton aracılığıyla bir şeyleri değiştirip dönüştürmeye koşullandırılmış bir Mars olduğunu görüyoruz. Dahası, Mars, bu açıyı T-Karenin apex’inden aldığı için, açı kalıbının tüm yoğun enerjisi, üçgen açı sayesinde çok uyumlu bir şekilde Mars’a akıyor.

Burada ilginç olan, bu Mars’ın, haritada, yaptığı sekstil açılarla ve karşılıklı ağırlamayla ve dispozitör olarak Satürn-Merkür kavuşumunun kaderini belirlemiş olması. Mars’ın bu durumu, hem sekstil açıyla, hem de dispozitör olarak, Merkür ve Satürn’e aktarılıyor ve büyük bir lojistik destek sağlıyor. Diğer yandan, Einstein’ın keskin, en derinlere inebilen, çok sezgisel, dönüştürücü Merkür’ünün altında ne yattığını da bize anlatıyor.

 

Güneş-Mars sekstili

8. ve 10. evler arasında gerçekleşen bu Güneş-Mars sekstili, her şeyden önce, Balık’ta peregrin durumda olan Güneş’e, dağılmaması için, Oğlak’ta yücelen Mars’ın verdiği önemli bir destek. Oğlak’ta yücelen ve ayakları yere basacak şekilde güçlenen Mars, sekstil açıyla, Balık’ta zayıflayan Güneş’e güçlü bir hayatta kalma güdüsü sağlıyor. Ama ilginç bir şekilde, bu desteği 8. evden sağlıyor. 8. ev bize, ölümü, hayati riskleri anlatıyor. Mars, bu temaları Güneş’e aktararak kişinin yaşamını tehlikeye sokabilir. Ancak Mars’ın Oğlak’ta oluşu onu daha aklı başında, risk alacağı zaman ayakları yere basarak risk alan bir Mars yapıyor. Mars’ın 8. evdeki bu yerleşimi okült ve metafizik konulara ilgi getirebilir ve sekstil aracılığıyla kişinin toplumsal kimliğinin (10.ev-Güneş) bir parçası yapabilir. Zaten Einstein’da bunun sonuçlarını net olarak görebiliyoruz. Diğer yandan, kendi kaynaklarıyla başkalarının kaynaklarını birleştirmek, başkalarının kaynaklarını akıllıca ve yerli yerinde riskler alarak kullanmak da, kişinin 10. ev konularını realize etmesinde bir destek olarak görülebilir.

 

Güneş-Plüton sekstili

Bu açının Einstein’a kendi kimliğini dönüştürebilme, gerektiğinde yıkıp yerine yenisini koyabilme potansiyelini veriyor. Böyle bir güç, aynı zamanda kişisel bir karizma da sağlıyor. Güneş’in 10. evde oluşuyla bu karizma ve güç, herkes tarafından görülebilir toplumsal bir düzleme taşınıyor. Bu açı, uyumlu bir açı oluşuyla, doğal karizma sayesinde insanlar üzerinde liderlik etme yeteneği de veriyor. Plüton’un uyumlu açıyla gelen gücü sayesinde sözünü geçirebilme, insanlar üzerinde ve özellikle toplumsal ölçekte etkin olabilme potansiyeli de söz konusu. Güneş’e, büyük bir irade gücü ve yıkılmazlık da katıyor. Ayrıca, Güneş 3. evin yöneticisi olarak onuncu evde. Kişinin, düşünceleriyle, kafa yapısıyla kendini tanıtıp güç elde edeceğini de gösteriyor. Plüton’un Güneş’e sekstili, bu düşünceler sayesinde büyük bir etkinlik kurarak toplumsal rolünü gerçekleştireceğini anlatıyor.

Jüpiter-Uranüs karşıtlığı

Bu, haritanın önemli açılarından biri. Bilgi ekseninde, 3 ve 9. evler arasında oluşmuş.

3. evdeki Uranüs, sıradışı fikirlere ve geleneksel düşünce kalıplarına karşı çıkmayı, farklı düşünce biçimleri geliştirmeyi, eski olanı aniden yıkmayı anlatıyor. Aynı zamanda, algıladığı gerçekliği (3. ev) çok Uranüsyen bir tarzda, yani sıradışı, farklı, başkalarına tuhaf gelecek bir tarzda ve sezgisel bir yolla algıladığını gösteriyor. Başak’ta oluşu, rasyonel düşünceyi, iyi organize olan, ayrıntılara vakıf bir zekayı ve Uranüsyen tarzda şeyleri de çok iyi analiz edebildiğini anlatıyor.

Jüpiter ise yukarıda, 9. evde. Felsefeyi, vizyonu, ileri görüşü, inancı, yüksek bilgiyi anlatan bir evde. Jüpiter burada anlam ve hakikat arıyor. Ancak bunu kendini inanca bırakarak, kabullenici bir tarzda değil, Kova tarzında, yani işin içine aklı ve mantığı sokarak yapmak istiyor, bilimi kullanıyor. Jüpiter’in, yerleştiği Kova burcunun modern yöneticisi Uranüs’ten (dispozitöründen) karşıt açı alıyor olması da, onun kendini inanca bırakmasına engel oluşturuyor. Uranüs aşağıdan evrensel sistem (9. ev) hakkında bambaşka ve sıradışı, herkese acayip gelecek bir gerçeği keşfetmesi için adeta baskı yapıyor.

Bu karşıt açı, kova tipi haritanın enerjisinin aktığı kanal da olduğu için, haritada büyük bir önem taşıyor. Jüpiter’in yukarıda evrensel (Kova) ve yüksek bilgiyi (9.ev) bilim yoluyla keşfetmek (Kova) için verdiği uğraş, aşağıdaki Uranüs kanalıyla, sıradışı ve organize (Başak) fikirler olarak dışarı çıkıyor. Uranüs Başak’ta, herkesin önünde duran ayrıntılardan başkalarının akıl edemeyeceği sıradışı ve ani keşifler yapma şansını da veriyor.

 

SABİT YILDIZLAR

 

Neptün-Regulus

Regulus bize, aslanın gücünü kudretini kullanmayı ama pençelerini kullanmamayı anlatıyor. Neptün ile beraber düşünürsek, kişiye evrensel hakikate ulaşmak konusunda, sezgileriyle madde dünyasının öte tarafını sezinlemesi için büyük bir güç bahşedildiğini söylüyor.

Neptün-Ras Alhague

Ras Alhague, yıkım temasının yanında, onarma dürtüsü, şifa verme ve yara sarma temalarını da içeriyor. Neptün ile birleşmesi bizi hiç şaşırtmıyor çünkü Neptün’ün Kiron ile de kavuşuyor oluşu Einstein’ın haritasında bu yıldızın iyileştirici, yara sarıcı bir işlev gördüğünü anlatıyor. Neptün’ün temsil ettiği evrensellik, evrensel birlik, sınırsızlık ve her şeyin “bir” olması kavramlarını hatırlarsak, bu sınırsızlık arayışının Einstein’ın kişisel bir yarası olduğunu ve bunun arayışıyla bu dünyaya geldiğini, başkalarına da bu sınırsızlık algısını katmak için burada olduğunu söyleyebiliriz. Bu yıldız, Neptün-Kiron kavuşumunun sembolizmini bir kez daha işaret ediyor.

Bu Neptün kavuşumlarının 11. evde gerçekleşmesi, bu görevin hümanist bir anlayışla, kendini topluma adayarak, kendi egosunu topluma hizmet etmek için kullanarak ve akıl yoluyla keşfetmek suretiyle yapılacağını anlatıyor. 12. evde olsaydı, 11. ev tarzında bir idealin peşinde koşmak yerine, kişinin doğrudan kendisini evrensel olana katmaya çalışacağını düşünebilirdik. Ama burada, hayatını, başka insanları da aydınlatmak ve şifalandırmak için toplumsal ve evrensel bir amaca adama teması söz konusu.

ASC-Alhena

Alhena, ASC ile 1 dakika farkla, neredeyse tamı tamına kavuşmuş. Alhena, “gururla yürüyen”, “belli bir misyonla gelen” anlamlarına geliyor. Kişi bu misyonla gururlandırılacak ve ödüllendirilecek.  

ASC derecesi, dünyaya giriş yapan kişinin doğrudan kendisini anlattığı için, Einstein’ın bizzat kendisinin belli bir görevle buraya geldiğini gösteriyor. ASC’nin su elementinden ve öncü bir burçta olduğunu düşündüğümüzde, bu görevin suyun sembolize ettiği evrensel bilgi, hakikat bilgisi, sezgisellik ile ilgili olduğu ve insanlara bunları aktarmak konusunda öncü olma görevinin söz konusu olduğunu görüyoruz. Yengeç kökleri ve aidiyeti anlattığı için, evrensel kökleri hakkında toplumu aydınlatmak misyonunu anlatıyor.

Procyon-Plüton

Merkür ve Mars karakteristiğindeki Procyon, canlılığı, kuvveti, fiili ve fikri alanlarda aktiviteyi, yaratıcılığı gösteriyor. Aynı zamanda kişi çabuk harekete geçen, çabuk alevlenen biri de olabilir. Procyon, kısa ve ani fırsatları, şansları da anlatıyor.

Einstein’da Procyon’un Plüton ile kavuşması bize çok canlı, çok derinlemesine nüfuz edebilen, bir şeyin en derinine ilişkin ani ve sezgisel fikirler elde edebileceğini söylüyor. Plüton’un T-Kare’nin apex’inde oluşu da, bu nokta üzerinde müthiş bir enerji birikimi olduğuna ve bu da sezgileri çok çok güçlü, ani fikir çakmalarıyla keşif yapma fırsatları yakalayan bir zihne işaret ediyor.

Algol-Plüton

Algol, gökyüzündeki en kötü yıldız olduğu düşünülse de, aslında hem yapıcı hem de yıkıcı olarak kullanılabilecek olan dişil tutkuyu ve duygusal yoğunluğu anlatıyor. İlişkili olduğu alanlarla ilgili tutkulu bir arzuya sahip olmayı ifade ediyor. Yıkıcı tarafı, bu tutkunun yoğunluğundan kaynaklı. Bu açıdan baktığımızda, tek başına bile tutkuyu anlatan Plüton’un bir de böylesine tutkuyu ve arzuyu anlatan bir yıldızla birleşmesi, bize bir kez daha Einstein’ın Plüton’unun altında müthiş bir tutku ve arzu enerjisi yattığını anlatıyor. Sezgisellik, sezgisel akıl, bize dişil bir arketipi veriyor zaten. Bu dişil tutku ve arzu, Einstein’da sanki evrensel olanı ele geçirip keşfetmek dürtüsü olarak ortaya çıkmış. Plüton’un, farklı düzeylerde de olsa evrensel olanı anlatan 11. ve 12. ev sınırında olması bize bu arzı ve tutkunun hedefinin “evrensel olan” olduğunu bir kez daha söylüyor.

 

TEMEL MOTİVASYONLAR ve BAŞARILAR

ASC’de Yengeç yükseliyor. Bir su burcu yükseldiği için, kişi duygusal güvenlik arayışında olacak. Hassas ve edilgen, merhametli, korumacı, sezgileri güçlü bir yapısı var. Tarzı, pasif ve alıcı. İnsanlar üzerinde, uyumlu biri olduğu yönünde etki bırakacak. Burcun pasif oluşu kişiyi reaktif yapacak. Başkalarının görüşlerinden etkilenecek, kendi kararlarından tek başına emin olamayacak. Öncü bir burç oluşu, kişiyi inisiyatif almaya ve harekete geçmeye eğilimli yapacak ama bunlar su ile ifade edilen konularda öncülük oluşturacak. Örneğin kişi, ihtiyaç sahibi birine duygusal destek vermek için inisiyatif alacak, belki de etrafına bir koruma kalkanı örecek; bu eylemini de dışarıdan bir etki almadan, kendi inisiyatifiyle yapacaktır.

Einstein’ın ASC’si, Merkür ve Satürn’den kare, Uranüs ve Neptün’den sekstil açı alıyor. Neptün sekstili ASC’de yükselen burcun doğasıyla uyumlu. İnsanlar üzerinde, merhametli, duygu-yoğun, fedakar, sevecen bir insan izlenimi bırakmasına sebep oluyor. Bunun yanında, Uranüs sekstili yüzünden, başkaları üzerinde sıradışı, tuhaf, zeki, ne yapacağı belli olmayan biri izlenimini de bırakıyor. Merkür ve Satürn’ün kareleri, ateş burçlarında oldukları için su burcunun kendini geride tutma eğilimiyle çelişiyor, dışarıdan etki almadan aktif olmak konusunda kişiyi kışkırtıyor. Bu etki, muhtemelen, zihinsel konularda inisiyatif almak, kendini göstermek şeklinde oluşacak.

ASC yöneticisi Ay, Yay burcunda ve 6. evde. Bu bize, Einstein’in su burcu ASC’sinin ardında aslında oldukça ateşçil bir doğaya sahip olduğunu söylüyor. ASC’deki su yüzünden kişi başkalarıyla girift duygusal bağlar kurmak isteyen biri izlenimi verirken, aynı zamanda, büyük oranda özgür de olmak istiyor. Bu özgürlüğü en çok hayatın çalışma alanında (6. ev) talep ediyor. ASC yöneticisinin 6. evde olması, bize, Einstein’ın, kendini çalışmaya adamak istediğini, başka bir deyişle, sahip olduğu yeteneklerini toplumun hizmetine sunmayı, topluma verimli bir katkıda bulunmayı içgüdüsel olarak arzuladığını anlatıyor; bir parçası olduğu topluma özgürce çalışarak verim sağlamak istiyor. Ay’ın, ASC yöneticisi olmak haricinde aynı zamanda bizim dürtüsel ihtiyaçlarımızı ve nelerden tatmin olacağımızı anlatması yüzünden de, bu ihtiyaç Einstein’da daha fazla kendini gösteriyor.

Ay’ın Yay burcunda olması, bu topluma sunulmak istenen hizmetin Yay doğasında olacağını söylüyor, yani, kendini özgür hissedeceği bir çalışma ortamında yayılıp genişlemek şeklinde. ASC yöneticisi Jüpiter’in 9. evde yerleşmiş olması da, hayatın hangi alanına dair konularda Einstein’ın topluma verimli olmak istediğini anlatıyor. Bu alan, 9. ev konuları olacak, yani felsefe, din, hayat görüşleri, topluma yeni bir hayat perspektifi ve hayat hakkında daha evrensel bir ileri görüş sunarak pratik fayda sağlamak gibi. Jüpiter hem sezgisel aklı temsil ettiği için, hem Neptün ve Uranüs ile haritada kritik kontaklar kurduğu için, bu amaç, rasyonel akıldan ziyade, sezgisel akıl kullanılarak yapılmak isteniyor. Bu noktada, Einstein’ın, neredeyse haritasının özünü olduğu gibi anlatan bir sözünü işaret etmek çok anlamlı: “Sezgisel akıl kutsal bir hediye, rasyonel akıl ise sadık bir köledir. Biz, hediyeyi unutup köleyi onurlandıran bir toplum yarattık.” Einstein’ın bu sözü, hem onun zihinsel yapısını çok iyi anlatıyor, hem de toplumsal olana yaptığı vurgu, biraz sonra bahsedeceğimiz, 11. ev konularına yönelik motivasyonunu da işaret ediyor.

Büyük iyicil Jüpiter’in iyi yerleşimde olduğu dokuzuncu ev konularında Einstein’ın başarıya ulaşacağını söyleyebiliriz. Jüpiter burada sabit bir burçta olduğu için gayet kararlı bir durumda. Jüpiter’in dispozitörü Satürn ise onuncu evde ve Mars ile arasında, sekstil açıyla desteklenen karşılıklı ağırlama var. Ayrıca, şans noktası ve Güneş de Balık burcunda oldukları için Jüpiter’e bağlılar. Tüm bunlar bize, 10. evdeki başarının 9. ev ve Jüpiter konularından geleceğini söylüyor. Jüpiter iyi bir Zodyak durumunda olduğu için 9. ev konuları başarılacak. Ancak Jüpiter Satürn’e bağlı olduğu için ve Satürn de asaleten düşük olduğundan 9. ev konuları hemen gerçekleşmeyecek. Satürn ve Merkür kavuştuğu için, 9. ev konuları iyi odaklanma kapasitesine sahip bir zeka sayesinde başarılacak. Satürn başarıyı biraz geciktirecek, ama dispozitörü Mars ile sağlam bir karşılıklı ağırlama olması ve 10. ev gibi güçlü bir evde yerleşmiş olması gibi faktörler dikkate alındığında, başarı biraz geç gelse de, sağlam bir şekilde gelecek.

Ay’ın 6. evde yerleşmiş olması, aradığı tatmini bulmakta zorlanacağını gösteriyor, çünkü hem kötü bir evde yerleşmiş durumda, hem de asaleten parlak bir durumda değil. Bu evde aradığını bulup bulamaması, dispozitörü Jüpiter’e bağlı. Ay, ilk başlarda aradığını (özgür bir çalışma ortamında topluma verim sağlamayı) bulmakta zorlanacak ama daha sonra, dispozitörünün haritada iyi konumlanmış olmasından dolayı istediğini elde edebilecek. Nitekim, Einstein’ın hayatı da bu şekilde seyretmiş. Uzun bir süre yaptığı başvurular geri çevrilmiş, akademik dünyada kendisine yer bulamamış ve bir patent ofisinde çalışmak zorunda kalmış. Ama daha sonra 9. evde iyi konumlanmış Jüpiter’i sayesinde istediğini elde edebilmiş. Ayrıca, Ay ile dispozitörü Jüpiter arasında quintile açı olması da, 9. ev konularının ve bu konulardaki başarının kendisine bir hediye gibi verildiğini, bu konuda çok yaratıcı bir tabiata sahip olduğunu anlatıyor.

ASC yöneticisi, 11. evde Koç burcundaki Venüs ile sıkı sayılabilecek bir üçgen yapıyor. Bu bize, kişinin, 11. ev konularıyla (toplumsal idealler, politika, hümanist hedefler vb.) ilişkilenmek (Venüs) konusunda çok dürtüsel ve hevesli (Koç) ve içgüdüsel (Ay) bir motivasyonu olduğunu anlatıyor. Nitekim, Einstein sadece bilimsel konularla ilgilenmiyor, aynı zamanda kapitalizmi eleştiriyor, sosyalizmi övüyor, toplumsal konularda dönemin eğilimlerine aykırı düşen hümanist fikirler aktarıyor; nazizme karşı büyük bir tepki koyuyor, Yahudilerin devlet kurmasını destekliyor, Almanya atom bombası üretmeye giriştiğinde, bunun olumsuz sonucunu bertaraf etmek için Amerikan başkanına, Amerikan’ın da atom bombası üretmesi için mektup yazıyor (başka bir deyişle, 11. ev vurgusu sayesinde toplumsal konularla da ilgilenmeye, Ay-Venüs sekstili yüzünden dürtüsel olarak çekiliyor).

Diğer yandan, bu açı aynı zamanda, Einstein’ın kadınlarla (Venüs) ilişki yaşamak konusundaki hevesli ve dürtüsel tabiatını (Koç) da işaret ediyor. Ancak, arada her ne kadar üçgen açı olsa da, Venüs zararda olduğu için, bu açı ve sonuçları kişinin başına bela açabilir ve bu da üçgen açının getirdiği rahat akış sayesinde kişiyi hiç farkında olmadan olumsuz etkileyebilir. Dahası, Venüs, 12. evin yöneticisi olarak, 11. ev konularında Einstein’ın başına hiç kontrol edemeyeceği alanlardan düşmanlık gelebileceğini, gizli düşmanları olabileceğini, arkasından iş çevrilebileceğini anlatıyor. Nitekim, siyasi fikirleri ve bu konulardaki açıklamaları, yani 11. ev konularını bağlayan görüşleri yüzünden, bazı gizli örgütler tarafından hakkında binlerce sayfalık raporlar hazırlanmış. Ama başına bir iş gelmemiş. Bunu, Venüs’ün, asaleten zararda olsa da ev konumunun iyi oluşuna ve özellikle dispozitörü Mars’ın asaleten yüksek oluşuna borçlu. Gerçi Mars, 8. ev gibi ölümü ve riskleri anlatan tehlikeli bir evde ama, belki de bu, Einstein’ın risk alacağı zaman, Mars-Oğlak sayesinde, ayakları yere basarak risk almasını sağlıyor.

Einstein’ın Akıl Noktası’nın (Pars Rationis et Sensus) durumu da çok ilginç. Neptün’le kavuşuyor. Ayrıca, Jüpiter ile sekstil, Uranüs ile üçgen, Ay Düğümleri’yle kare yapıyor. Akıl Noktası’nın Neptün ile kavuşum, Jüpiter ve Uranüs ile de uyumlu açı yapmasında, bir kez daha, Einstein’ın aklının başarısının sezgilere ve ilhama dayalı bir akla sahip olmasından geldiğini görüyoruz. Bu sezgisel akıl, Ay Düğümleri’ni kare açı ile kışkırtarak daha da büyük bir enerjiyle işlemesini sağlıyor.

Einstein’ın Varlık Noktası (Pars Substantiae) da çok anlamlı bir yerleşimde: 9. evde Kova burcunda. Varlığın, 9. ev konularıyla bilimsel düzeyde uğraşmaktan geleceğini söylüyor ve Jüpiter ile arasında, 10 dereceyle de olsa, kayda değer bir yakınlık var.

 

HAYATA GELİŞ AMACI

 

PARS HYLEG

Enkarnasyonun sebebi noktası Pars Hyleg, Einstein’ın haritasında kuvvetli bir ev olan 4. evde ve Terazi burcunda. Terazi’nin yöneticisi Venüs, Koç burcunda, 11. evde. Venüs, 5. ee 12. evlerin yöneticisi durumunda.

Pars Hyleg’in Terazi’de ve 4. evde oluşu, bize kişinin aile, yuva, özel hayat alanında, hayatının gözlerden uzak kısmında, sevgiye, paylaşıma, eşitliğe, uzlaşmaya dayalı, karşısındakini de gözeten, önceliği sadece kendisine vermediği ikili ilişkiler geliştirmek için burada olduğunu söylüyor. Kişinin, dış dünyaya yönelik hedeflerinin haricinde, bir kök geliştirmesi ve bunu da Terazi doğasında, yani sevgi ve paylaşıma dayalı ilişkiler kurarak yapması gerekiyor. Kuvvetli bir evde olması, bu konunun onun hayatında ön planda olacağını gösteriyor.

Noktanın yöneticisi Venüs, 5. evin de yöneticisi. 5. evin aşk ve çocuklar temasını da ifade ettiğini düşünürsek, noktanın işaret ettiği amacı aşk ve sevgi ilişkilerinde ve aile bağlamında gerçekleştirmesi gerekiyor. 4. ev bize aileyi, 5. ev de aynı zamanda çocukları işaret ettiği için, gözümüzde, sevgi ve paylaşım dolu bir aile kurarak kök salmak (4. ev) teması canlanıyor.

Noktanın yöneticisi Venüs, aynı zamanda 12. evin de yöneticisi. 12. evin geçmiş karma ve bilinçaltıyla ilişkisini hesaba kattığımızda, kişinin bu hayatındaki enkarnasyonunun sebebinin geçmiş karmasından getirdiği bilinçaltı yüküyle bağlantılı olduğunu düşünebiliriz. 4. evin karmik evlerden biri olduğunu ve ruhun mirasını da temsil ettiğini düşünürsek, Einsten’ın, Pars Hyleg’in istediği amaca doğru bilinçaltından ve dürtüsel olarak çekileceğini söyleyebiliriz. Einstein’in enkarnasyon sebebi, bilinçaltıyla çok bağlantılı görünüyor.

Venüs’ün 11. evde oluşu, bu amacın kolektif alan ve sosyal ilişkiler üzerinden yapılacağını söylüyor. Kişininin, sosyal alanda ikili ilişkiler geliştirerek, kendisine buradan bir kök oluşturmaya ihtiyaç duyduğunu düşünebiliriz.

Pars Hyleg’in, dispozitörü Venüs ile bir açısı yok. Ancak burç olarak baktığımızda Venüs, noktanın yerleştiği burcun tam zıt burcu olan Koç’ta. Pars Hyleg, gene zıt burçta yerleşmiş olan Merkür ve Satürn ile oldukça sıkı iki karşıt açı yapıyor. Ayrıca Venüs, Koç burcunda zarar görüyor. Venüs’ün dispozitörü Mars, Oğlak burcunda yücelmiş durumda. Ancak kötücül bir ev olan ve kayıplar getiren 8. evde. Venüs ile arasında temel bir açı da yok. Venüs’ün tek açısı, 6. evde Yay burcundaki Ay ile yaptığı üçgen açı.

Bu tablo, bize, kişinin, Pars Hyleg’in amacını gerçekleştirmekte zorlanacağını düşündürüyor. Çünkü: Noktanın dispozitörü zarar görmüş durumda. Ayrıca, noktanın Satürn ve Merkür ile yaptığı iki sıkı karşıt açı, Pars Hyleg’in amacının gerçekleştirilmesinin tersi yönde işliyor. Satürn ve Merkür, kişiyi, 4. evin tam zıttı konuları anlatan 10. ev konularına çekiyor. Bu iki hedef arasında bir kutuplaşma oluşuyor. 10. evin vurgulu oluşu 4. eve gitmeyi engelliyor. Haritadaki çok yoğun üst yarıküre vurgusu da kişiyi dış dünyadaki hedeflere çekip, iç dünyasındaki hedeflere (kendi içinde kök salma) ulaşmaktan alıkoyuyor. Kişi, toplumsal rolünü, toplumdaki yerini çok daha önemsiyor. Venüs’ün 12. evi yönetiyor oluşu da kişinin Pars Hyleg’in amaçlarını gerçekleştirirken kayıplar yaşayabileceğini ve gizli kapaklı işler yüzünden amacına ulaşmakta zorlanacağını düşündürüyor.

Diğer yandan, Pars Hyleg’in bulunduğu 4. Evi, birinci evmiş gibi düşünürsek, 10. Ev, Pars Hyleg’e göre yedinci ev olur, yani karşı tarafı ve aynı zamanda kadınlar evi olduğu için de kadınları temsil eder. Bu durumda, Pars Hyleg’in aldığı engelleyici (Satürniyen) karşıt açıların, Einstein’in kadınlarla olan ilişkilerinden kaynaklanabileceğini düşünebiliriz. Noktanın yöneticisi Venüs de, sadece burç bazında (whole sign ile) baktığımızda, gene noktanın karşıt evine yerleşmiş durumda. Sonuç olarak, enkarnasyonun sebebi kadınlarla ilişkilerle ilgili. Çünkü Venüs, kadınları (özellikle genç kadınları) temsil ediyor.

Venüs’ün Koç’ta oluşu da Terazi’deki Pars Hyleg’in amacıyla ters düşüyor. Çünkü bu kombinasyon aslında kişiye ateşli ve çapkın diyebileceğimiz, ikili ilişkilerde kök salmanın karşısına dikilen, birden çok hedefe ulaşmak isteyen, dürtüsel ve sadece kendini ortaya koymak isteyen bir doğa veriyor; ve bu hedefler bir başkasıyla ortak gerçekleştirilmek istenen hedefleri değil, daha ziyade bireysel hedefleri anlatıyor. Venüs’ün, Yay’daki Ay ile yaptığı üçgen açı, her ne kadar iyicil bir açı olsa da, aslında, Pars Hyleg’in amacını köstekleyici yönde çalışıyor. Çünkü Yay’daki Ay, egonun bireysel hedeflerini, bireysel özgürlük ve bağımsızlığı, hedefi zaman zaman değiştirmeyi ya da aynı anda birden çok hedefi birden elde etmeyi istiyor. Ay, Koç’taki Venüs ile üçgen açı da yapınca, bu özgürlük, bağımsızlık, çok hedeflilik ve tekillik arzusu ile kişinin ateşli doğası, üçgenin getirdiği doğal akışla pekişmiş oluyor. Bu açı kombinasyonu bize, içinde ortaklaşalığı barındıran kalıcı tek bir hedef seçip orada kök salmayı anlatmıyor. Zaten Ay da, kötücül bir ev olan 6. evden yapıyor bu açıyı.

Öte yandan, Ay, haritada ASC yöneticisi olarak Einstein’ı temsil ediyor. Venüs ile arasındaki üçgen açıya tekrar baktığımızda başka bir durumla daha karşılaşıyoruz: 11. evdeki Venüs, 5. ve 12. evin yöneticisi olarak, sosyal alanda (11. ev) gizli kapaklı (12. ev) aşk ilişkileri (5. ev) yaşanabileceğini gösteriyor. Haritada kişinin göstergesi olan Ay ile arasındaki üçgen açı da, bu durumun kişinin yapısında doğal bir şekilde var olduğunu anlatıyor.

Sonuç olarak, Einstein’in, Pars Hyleg’in amacını gerçekleştirmekte zorlanacağını söyleyebiliriz. Bir tek, Oğlak’ta yücelmiş olan Mars destek verebilirmiş gibi duruyor ama bu da çok çaba gerektiriyor.

Nitekim, Einstein’in özel hayatına baktığımızda, bu tabloyu destekleyen olaylarla karşılaşıyoruz. Einstein’in 1902’de evlilik dışı bir çocuğu dünyaya geliyor; bir yıl sonra evleniyorlar. Daha sonra iki çocukları daha oluyor. 1914’te Einstein, Berlin’e yerleşiyor, eşi ve çocukları Zürih’te kalıyor. Beş sene ayrı yaşıyorlar. 1919’da boşanıyorlar. Ancak Einstein’ın, kuzeniyle, ilk karısıyla evli olduğu zamanlarda başlamış bir ilişkisi de var. İlk karısından boşandıktan sonra kuzeniyle evleniyor. İkinci karısı 1936’da ölüyor. Einstein’ın yaşadığı ilişkiler evlendiği kadınlarla sınırlı değil. Evlilikleri sırasında da başka kadınlarla birçok ilişki yaşıyor.

Öyle görünüyor ki, Einstein, aile kurmak için çaba sarf etmiş ama türlü sebeplerden, kimi zaman kendi çapkınlığından ve ilişkilerdeki ateşli doğasından, kimi zaman da kendi dışında gelişen koşulların getirdiği kayıplardan (eşin ölümü, yurtdışına gitme vb.) tam anlamıyla köklü bir aile ilişkisi ve yuva kuramamış.

Einstein’ın haritasındaki başka bir ilginç gösterge, eşi ifade eden 7. ev yöneticisinin düşük (Satürn-Koç) oluşu. Düşük durumdaki Satürn, eşten yana kayıpları, zorlanmaları anlatıyor. Ayrıca, 7. Ev girişinin almuteni Mars da, ölüm evi olan 8. evde.

 

AY DÜĞÜMLERİ

Einstein’ın haritasında GAD 2. evde ve Aslan’da; KAD 8. evde ve Kova’da.

Aslan’daki GAD bize kişinin otoriteye, merkezde olmaya, kendisine özel biri gibi davranılmasına alışık olduğunu ve bunu geçmişten getirdiğini anlatıyor. 2. evde oluşu; merkezde olmak, başkalarından övgü almak, özel biri muamelesi görmek suretiyle kendini güvende hissettiğini ve varoluşunu buna dayandırmaya eğilimli olduğunu söylüyor. Örneğin, bu kişi, özellikle maddi konularda cömert davranarak başkaları üzerinde otorite kurmaya çalışabilir. Varlık edinmek suretiyle kendini göstermek isteyebilir. Benliğini ve kimliğini, maddesel şeylere dayanarak ve bu maddesel şeylere tek başına sahip olarak kurmaya çalışabilir; bu yolla kendini özel biri olarak konumlamaya yatkın olabilir. İhtişamı ve en iyi şeylere sahip olmayı seven; bunlara tek başına sahip olmayı ve ihtişamı kendisini değerli kılan bir unsur olarak gören biri olabilir. Bireyselliğe vurgu çok yüksek.

Kova’daki KAD ise vurguyu kolektiviteye ve paylaşmaya yöneltmesi gerektiğini söylüyor. Kendine ve parlatmaya çalıştığı egosuna değil, kolektif odaklanmasını ve paylaşmasını işaret ediyor. 8. ev, başkalarıyla paylaştığımız kaynakları anlattığı için, kişinin, kaynaklarını paylaşımcı bir zemine oturtması gerektiğini söylüyor. Daha hümanist, daha Satürniyen, daha tevazu sahibi bir zemine geçip, kaynaklarını ve sahip olduğu değerleri sırf kendisini parlatacak olan şeyler olarak değil, bunları karşısındakiyle birlikte ve ortak bir amaç için kullanması gerektiğini söylüyor. Sahip olduklarını, kendini özel biri yapacak unsurlar olarak görmemesi isteniyor. Bunları, hümanist bir anlayışla, ancak karşısındaki kişiyle paylaştığında kendisine değer katacak unsurlar olarak görmesi isteniyor.

Oğlak’taki Mars, burç dışından da olsa Kova’daki KAD ile 5-6 derecelik bir kavuşum içinde. KAD’de olduğu için, Oğlak’taki bu Mars, kişiye başta yabancı gelebilir. Ama zaten istenen, kişinin Mars’ını Oğlak temaları doğrultusunda, yani Satürniyen bir hedefe doğru terbiye etmesi. Sadece kendine yontan, sadece kendini merkeze koyan, başkalarını umursamayan bir Mars değil, biraz daha tevazu sahibi, paylaşan, alçakgönüllü, bilge bir Mars yaratması gerekiyor. Bu Mars’ın haritada KAD ile birlikte 8. evde yerleşmiş olması da, onu 8. ev konuları (kendisinin olanı başkalarıyla paylaşmayı öğrenmesi) yönünde düzenlemesi gerektiğini gösteriyor. Aslan’daki GAD’nin cömertliğini paylaşımcı bir yapıya oturtması isteniyor.

Haritada Satürn, KAD’ye sekstil ve GAD’ye üçgen yaparak hem bu hedefe yönelik bir destek veriyor, hem de bize, gitmesi gereken yöne hangi gezgen doğasında gitmesi gerektiğini anlatıyor.

Satürn’ün haritada 7. ev yöneticisi olduğunu da işin içine katarsak, KAD’nin gösterdiği hedefin özellikle eş ve partner anlamında her türlü ikili kişisel ilişkileri ilgilendiriyor; düğümlerin 2-8 (benim-senin) hattında yer alıyor olması da böyle düşünmemiz için başka bir etken.